Kategori: Uzman Görüşleri

  • “Gelin-Kaynana” Problemi

    “Gelin-Kaynana” Problemi

    Çoğu evlilikte, eşin ailesiyle yaşadığı problemlerin başında gelin- kayınvalide çatışması geliyor. Özellikle de evin ya da ailenin kontrolü elinde olan annelerin bu kontrolü yitireceği ve oğullarını kaybedebileceği korkusu, farkında olmadan gelinini düşman olarak algılamasına sebep olabiliyor.

    Bağımlılık: Eşleri tarafından cinsel veya duygusal doyumsuzluk yaşayan kadınlar ilk erkek çocuklarına aşırı bağımlı oluyorlar. Oğullarına olan bu düşkünlükleri, onun başka bir kadına sevgi veya aşk duymasına karşı tahammülsüzlük oluşturuyor.

    Önyargılar: Diğer yandan gelinlerin de kendi ailelerinde kayınvalide kavramına karşı geliştirdikleri ön yargıları, daha en baştan olumsuz tavırlar sergilemelerine, kendilerine rakip görmelerine sebep oluyor.

    Kıyaslama: Gelinlerin sürekli olarak anneleri ile kayınvalidelerini kıyaslamaları veya kayınvalidenin gelinini kendisi ile kıyaslaması her iki tarafın da aşırı beklenti içine girmesine sebep oluyor.

    Kendini değersiz hissetme: Kendini değersiz hisseden gelinler veya kayınvalideler daha çok karşı tarafın gözünde takdir ve onay alarak değer kazanmaya çalışıyorlar. Aslında kendi duygusal boşluklarını fark etmediklerinden , kendi yanlışlarını görmek yerine karşı tarafı suçlamayı tercih ediyorlar.

  • Miyom Nedir? Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?

    Miyom Nedir? Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?

    Miyom nedir?

    Miyomlar, rahim içinde ve çevresinde gelişen, kadınlarda görülen ve genellikle zararlı olmayan tümörlerdir. Pürüzsüz ve kısmen kas dokusundan oluşan miyomların küçük olanları genellikle bir semptoma neden olmaz. Zamanla büyüyüp gelişen miyomlar ise ağır kanamalara ve bazı diğer belirtilere yol açabilirler. Bu da cerrahi operasyonlarla miyomun alınması gerektiğini işaret edebilir.

    Miyom belirtileri nelerdir?

    Çoğu miyom bir noktadan sonra bazı belirtilere yol açar. Bu semptomlar ise şu şekildedir:

    • Düzensiz ve ağır vajinal kanama
    • Anemi(kansızlık)
    • Yorgunluk ve güçsüzlük
    • Ağrılı cinsel ilişki
    • Enfekte olan miyomlarda vajinada ağrı, kanama ve akıntı
    • Karında baskı ve yumru hissi
    • İdrar yolu enfeksiyonları

    Bazı miyomlar, kadınların idrar akışını da engelleyebilir. İdrar yolunu kısmen tıkayan miyomlar, idrar yapma zorluğu, idrarı tutma ve idrara çıkma sonucunda damlama gibi belirtilerle kendini gösterir.

    Miyom neden olur?

    Uzmanlar, genellikle miyomlara neyin tam olarak neden olduğunu bilemese de genel olarak yüksek düzeydeki hormonlardan kaynaklanmasından şüphe ederler. Östrojen ve progesteron hormonlarının yüksekliği miyoma neden olabilmektedir. Miyomlar için diğer risk faktörleri ise şunlardır:

    • Aile öyküsü
    • Obezite
    • Yaş
    • Yapılan yanlış diyetler

    Bunların dışında miyomlar nedenli veya nedensiz olarak kadınların vücudunda oluşabilmektedir.

    Miyomun zararı var mı?

    Miyom rastlanan hastalarda genellikle miyomlar ilaç tedavisi ve diğer tedavi yöntemleri yardımıyla düşürülebilir. Miyomlar, çok büyük bir tehlike oluşturmayan ve genellikle zararsız tümörlerdir. Bunun yanı sıra çok nadiren de olsa bazı hastalarda miyomların kansere dönüştüğü görülebilmektedir.

    Miyom tedavi edilmezse ne olur?

    Bir hastada miyom varsa ve ağrı ve benzeri semptomlara neden olmuyorsa mutlaka tedavi edilmesi gerekmez. Uzmanlar, bu noktada hastaları yönlendirirler ve takip ederler. Gerekli görürlerse de uygun tedavileri başlatırlar. Bazı büyük miyomların ve semptomlara neden olan miyom çeşitlerinin ise çevredeki diğer organlara zarar vermeden önce tedavi edilmesi önerilir.

    Tehlikeli miyom boyutları nasıldır?

    Miyomlar, boyutlarından ziyade yerleşim yerleri ya da konumlarına göre sınıflandırılırlar. incelenir. Bunlar, küçük miyomlar, orta miyomlar ve büyük miyomlardır. Küçük miyomlar en fazla 5 cm boyutlarındadır. Orta miyomlar ise 10 cm’ye kadar görülebilir. 10 cm’den büyük olan büyük miyomlar ise tehlikeli boyutlar olarak görülür. Uzmanlar, yaklaşık 6-7 cm büyüklüğündeki orta miyomları daha fazla büyümeden tedavi etmeyi tercih edebilirler.

    Miyom nasıl tedavi edilir?

    Miyomlar tedavi edilmeden önce bazı unsurlar göz önünde bulundurulmaktadır. Miyom nedeniyle ortaya çıkan belirtilerin şiddeti, yaşınız, menopoza yakınlığınız ve gelecekte hamile kalmak isteyip istemeyeceğiniz tedavi yönteminin belir sırasında önemli unsurlardandır. Miyom tedavilerinde ise genelde şu yöntemler tercih edilir:

    • İlaç tedavisi
    • Laparoskopi gibi küçük cerrahi işlemler
    • Ameliyatlar

    Bu tedavi yöntemlerinin, uygulama şekillerine göre kendi içlerinde türleri bulunur. Uzman doktorlar bu konuda hasta için en uygun miyom tedavisini seçer.

    Ayrıca MRI yada ultrason eşliğinde miyomun beslenmesinin engellenerek tedavi yapıldığı seçenekler de vardır.

    Tedavi yaklaşımları tamamen bireysel ve hastaya özel olmalıdır.

    Kapalı miyom ameliyatı nasıl yapılır?

    Kapalı miyom ameliyatı, kadın rahimlerinde normal boyutların üstüne çıkan miyomların alınması için uygulanır. Bu ameliyata laparoskopik myomektomi de denir. Genel anestezi ile uygulanan bu ameliyatta karında göbek hizasından ufak bir kesi açılır. Karın karbondioksit gazla şişirilir. Pelvik boşluğa ameliyata da ismini veren laparoskop isimli alet yerleştirilir. Bu ameliyatlar üç bölümden oluşur:

    • Miyomun ayrılması
    • Miyom yatağının onarılması
    • Miyomun parçalanması ve batın dışına alınması

    Bu küçük operasyon sayesinde hastalar miyomlardan kolayca kurtulabilirler. Kapalı miyom ameliyatına olan gereklilik uzman doktorlar yardımıyla belirlenir.

    Miyom, 40 yaş üzeri her iki kadından birinde yaygın bir biçimde görülen bir rahatsızlıktır. Aynı zamanda her kadının yaşamında miyomla karşılaşma riski yüzde 70-80 civarında yüksek bir orana sahiptir. Bu nedenle kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmemeniz önerilir.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Boşanma Sürecinde Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olursunuz?

    Boşanma Sürecinde Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olursunuz?

    Dokuz yaşındaki oğlunun okulundan aramışlardı anneyi, bir sınıf arkadaşı tarafından tenefüste dövüldüğünü ve yüzünde dikiş atılması gereken bir yarası olduğunu söylemişlerdi. Annesi hızla okula gidip oğlunu hastaneye götürdü ve gerekli müdahalelerin yapılmasını sağladı. Tekrar okula gidip idare ile görüştüğünde müdür beyin “ Bu çocuğun anne ve babası boşandı, bu aralar çok hırçın , bu gibi durumlarda yapacak bir şey yok “ dediğini duymuştu.

    Elbette yaşı ne olursa olun çocukların isteyeceği en son şey; anne ve babalarının boşanmasıdır. Bu sarsıcı olay çocukların gelişimlerini ciddi bir biçimde etkileyecektir.

    Bazen çiftler aralarında yaşadıkları şiddetli problemlere rağmen sadece çocuklarının iyiliği için evliliği sürdürülme kararı almaktalar. Ancak gerek yapılan araştırmalar, gerekse benim terapilerimdeki deneyimlerim göstermektedir ki ; bu karar aslında çocuklara daha fazla zarar vermekte ve yarayı kangren haline getirmektedir. Nasıl ki evliliğin kız isteme, nişan, yüzük, çeyiz , nikah, düğün vs. gibi ritüelleri varsa boşanmanın da ritüelleri vardır.

    Çocuklarınızın boşanmaya uyum sağlamasına yardım etmek ve süreci iyi yönetebilmek için şunlara dikkat etmelisiniz:
    1. Hiçbir çocuk sabah kalktığında babasının diş fırçası dahil bütün eşyalarını alıp gittiğini görmemeli veya annesinin evi terk edip gittiğini bir başkasından öğrenmemelidir.
    2. Onlarla konuşurken eşinizle aranızdaki sorunlardan ve ayrılma kararınızdan onların hiçbir şekilde sorumlu olmadıklarını açıkça belirtmelisiniz.
    3. ” Biz sizi çok seviyoruz , daima anne ve babanız olarak kalacağız , ancak artık birbirimizle anlaşamıyoruz, çok kavga ediyoruz, birbirimizi üzmektense ayrı evlerde yaşamaya karar verdik “ diyerek birbirinizi suçlamadan eşit sorumluluk alarak çocuklarla konuşun.
    4. Aldığınız kararları bir kağıda yazın ve mutlaka çocuklara verdiğiniz sözlerde durun.
    5. Çocuklar kimde kalacak? Sorusuna cevap ararken onları cansız birer eşya olarak görmeyin.
    6. Aranızda yaşananlar her ne olursa olsun sırf birbirinizin canını acıtmak için çocuklarınızı taraf olmaya zorlamayın .
    7. Birbirinizle konuşmak yerine “ söyle oğlum babana…… “ veya “ kızım annene söyle…….” gibi ifadeler ile çocuklarınızı posta güvercini olarak kullanmayın.
    8. Her ne kadar birbirinizden nefret etseniz de çocuklarla ilgili her türlü iyi ya da kötü olayda yüz yüze gelmek zorunda olduğunuz unutmayın.
    9. Çocuklarınızın sizin için yeri doldurulamaz ve değerli varlıklar olduğunu hissetmelerini sağlamak için sevginizi ve ilginizi eksik etmeyin.
    10. İşler sandığınız gibi yolunda gitmezse, her şey daha da karmaşık bir hal almadan mutlaka bir Aile ve Evlilik Terapistinden yardım alın

  • Makyaj Aynasından Yansıyanlar: 10 Soru, 10 Cevap

    Makyaj Aynasından Yansıyanlar: 10 Soru, 10 Cevap

    Bazen bir allık dokunuşuyla yanaklarımız kızarır, bazen bir rimel darbesiyle bakışlarımız derinleşir. Makyaj yalnızca estetik değil; aynı zamanda bir ifade biçimi, kimi zaman bir kalkan, kimi zaman bir taçtır. Bu hafta güzellik çantamızda dönen en sık soruları ele alıyoruz:

    1. Fondötenim neden gün içinde pul pul dökülüyor?
    Cildin nem seviyesi yetersiz olabilir. Kuruyan cilt fondöteni tutmaz. Uygulamadan önce cildini nemlendir, mümkünse nem bazlı bir ürün kullan. Fondöteni nazikçe, cildine yedirerek uygula.

    2. Kırmızı ruj bana yakışır mı?
    Evet, yakışır. Her kadının kendine uygun bir kırmızı tonu vardır. Cilt alt tonuna uygun kırmızıyı bulduğunda, dudağını sürdüğün an kendine güvenin artacak.

    3. Allık nereye sürülmeli?
    Gülümse ve elmacık kemiklerinin en çıkık noktasına uygula. Ardından yukarı doğru hafifçe dağıt. Yüzünü daha yukarı göstermek istiyorsan allığı şakaklara doğru da uzatabilirsin.

    4. Ten rengime uygun fondöteni nasıl bulurum?
    Çene ile boyun arasına birkaç ton uygula. Ciltle en çok bütünleşen ton senin tonundur. Doğal gün ışığında kontrol etmeyi unutma.

    5. Göz altı kapatıcım neden çizgilere doluyor?
    Az miktarda ürün kullan ve parmak ucunla ısıtarak uygula. Ardından ince yapılı bir sabitleyici pudrayla sabitle. Böylece ürün kırışıklıklara dolmaz.

    6. Kaşlarımı nasıl daha doğal gösterebilirim?
    Keskin çizgiler yerine, hafif ve tüy gibi dokunuşlarla kaşlarını doldur. Kaş maskarasıyla yukarı doğru taramak yüz hatlarını belirginleştirir.

    7. Gözlerimi nasıl daha büyük gösterebilirim?
    Alt iç kısma ten rengi kalem, göz pınarlarına açık renk far uygula. Dış köşeleri gölgelendir, kirpiklerini kıvır. Bakışların anında daha açık ve canlı olur.

    8. Makyaj yapmasam da cildim nasıl sağlıklı görünür?
    Düzenli cilt bakımı, bol su tüketimi ve kaliteli uyku şart. Cilt ışığını içerden alır; makyaj sadece bu ışığı yansıtır.

    9. Aydınlatıcı (highlighter) nereye sürülür?
    Elmacık kemiklerinin üstü, kaş altı, burun ucu ve dudak üstü (Cupid yayı) gibi noktalara hafifçe uygulanır. Ölçüyü kaçırmamaya dikkat et.

    10. En önemli makyaj malzemesi nedir?
    Kendine güven. Fiziksel olarak bakarsak: İyi bir ten ürünü (BB krem ya da fondöten) ve kaliteli bir maskara. Biri cildini eşitler, diğeri gözlerini vurgular.

    Makyaj bir niyettir aslında. Kendine iyi gelmek, kendini hatırlamak ve aynada tanıdık bir gülümseme görmek için yapılır. Her fırça darbesinde biraz oyun, biraz özen ve bolca “sen” vardır.

  • Beni Gördün mü Anne? Bebeklikte Duygusal Aynalama

    Beni Gördün mü Anne? Bebeklikte Duygusal Aynalama

    Bir bebek dünyaya geldiğinde yalnızca beslenmeye değil; görülmeye, dokunulmaya ve duygularının yansıtılmasına da ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, çocuğun gelişimi için en temel ihtiyaçlardan biridir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında annenin bebeğine duyguları aynalaması ve onu “gördüğünü” hissettirmesi oldukça önemli bir süreçtir.

    Peki, bebek annesinin gözlerinde kendini nasıl görür? Bu sorunun yanıtını “ayna işlevi” kavramıyla açıklayabiliriz.

    1. Annenin Yüzü Bir Ayna mıdır?

    Donald Winnicott’un da söylediği gibi, bir bebek kendisini ilk kez annesinin gözlerinde tanır. Anne, bebeğin duygularını yansıtan bir ayna işlevi görür. Bebek ağladığında annesi de üzülür, gülümsediğinde annesi de gülümser. İşte bu duruma “ayna işlevi” denir.

    Buradaki aynalama yalnızca mimiklerle sınırlı değildir. Annenin duygusal varlığı, ses tonu, ten teması ve bebeğin duygularına verdiği tepki; bebeğin kendi duygularını tanımasında ve düzenlemesinde önemli rol oynar. Aslında psikolojik sağlamlığın temelleri ilk olarak bu noktada atılır.

    2. Yetersiz Aynalama

    Peki ya bebeğinizi yeterince aynalayamazsanız ne olur?

    Araştırmalar, annesi tarafından duygusal olarak aynalanmayan bebeklerin ilerleyen yaşlarda duygularını düzenlemekte zorlandıklarını, daha fazla kaygı, öfke ve güvensizlik hissettiklerini ortaya koymuştur (Boston College, 2022).

    Örneğin; depresif, kaygılı ve bebeğin ihtiyaçlarıyla baş edemeyen bir annenin çocuğu da kendi duygularını anlamlandıramaz. Bu durum yalnızca bebeklikte değil, yetişkinlik döneminde de devam edebilir. Böyle bireyler, başkalarının ihtiyaçlarını anlamakta zorlanabilir veya partnerinin, kendi çocuğunun ihtiyaçlarını görse bile bunlara tepki veremeyebilir. Çünkü bir zamanlar kendileri de “görülmemiştir”.

    3. Yeterince İyi Anne

    Winnicott’un “yeterince iyi anne” kavramı burada devreye girer. Bu kavram, mükemmel bir anne olmanız gerekmediğini; bebeğinizin duygularını anlayan ve ihtiyaçlarına yönelik cevaplar verdiğinizde zaten yeterince iyi bir anne olduğunuzu ifade eder.

    Ara sıra tepkileri yanlış anlamanız ya da geç cevap vermeniz doğaldır. Bu durumda “çocuğum acaba ileride problem yaşar mı?” diye kaygılanmanıza gerek yoktur. Çünkü sonrasında ilgilenmeniz, koruyucu bir faktördür.

    Her bebek yalnızca kucağa alınmak değil, duygularıyla birlikte “görülmek” ister. Bu yüzden, fiziksel olarak çok iyi bakım sağlanmış ancak duyguları hiçbir zaman aynalanmamış bir çocuğun, başkaları tarafından görülme ihtiyacı bir ömür sürebilir.

    Unutmayalım ki annelik sadece fiziksel bakım değil; duygusal aynalama sürecidir.

  • Tek Doz HPV Aşısı Yeterli Mi?

    Tek Doz HPV Aşısı Yeterli Mi?

    Rahim ağzı kanserinin nedeni nedir?

    Rahim ağzı kanseri 2000’li yılların gelmesiyle beraber önemli bir konuma ulaştı. Çünkü Human Papilloma Virüsü (HPV) adı verilen ve 200’den fazla tipi bulunan virüsün bazı tiplerinin yarattığı kalıcı enfeksiyonun rahim ağzı kanserine neden olduğu öğrenildi. Kalıcı HPV enfeksiyonu rahim ağzı kanser çeşitlerinin %95’ten fazlasının etkenidir.

    HPV ile ilgili bu durum hem rahim ağzı kanseri taramasında hem de bu virüse karşı bağışıklığın sağlanması konusunda alışkanlıkların değişmesine yol açtı. Günümüzde HPV aşıları bağışıklığın sağlanması konusunda ciddi etkinlik sunmaktadır.

    HPV aşısının uygulanma yaygınlığı nasıldır?

    Aşılama yoluyla bir kanserin önlenebilmesi fikri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin yönlendirildiği kurumlar açısından da ciddi anlamda bir motivasyon kaynağı oldu. Bu hususta rahim ağzı kanserinin sıklığı ve yaygınlığını azaltabilmek ya da rahim ağzı kanserini tamamen yok edebilmek için DSÖ 15 yaş altı kız çocuklarında aşılanma oranının yüzde 90 ve üzerinde olmasını hedefledi. Ancak, gelinen noktada mevcut durum belirlenen yüzde 90 hedefinin çok uzağında yaklaşık yüzde 13-15 seviyelerinde kaldı.

    HPV aşısının maliyeti yüksek midir?

    Düşük aşılanma oranlarının temel sebebi birçok ülkede aşılanmanın ulusal aşılama takviminde yer bulamaması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yüksek aşı maliyetidir. Rahim ağzı kanseri özellikle bağışıklık sisteminin daha düşük olduğu iyi beslenemeyen bir başka ifadeyle düşük sosyoekonomik düzeye sahip grupta daha sık görülmekte ve bu hedeflenen grubun bütçe ayırıp aşıya ulaşabilmesi de ayrı bir sosyolojik problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Tek doz HPV aşısı rahim ağzı kanserine karşı etkin midir?

    Aşıya ulaşma güçlüğü ve yüksek aşı maliyeti, tek doz aşılamanın sunduğu bağışıklığın araştırılması fikrini beraberinde getirdi ve Kenya’da yapılan bir çalışma neticesinde tek doz yapılan HPV aşılamasının etkin olabileceğiyle ilgili bulgular ortaya çıktı. Bu bilgiye istinaden DSÖ’ye bağlı olarak çalışan Stratejik Uzmanlar Danışma Grubu tek doz HPV aşısının etkin olduğunu ve aşı şemasının bu duruma göre yeniden düzenlenmesi gerektiğine dair açıklamayı yaptı.

    Bugüne kadar önerilen ve yeni önerilen HPV aşı şeması nasıldır?

    Bu zamana kadar, rahim ağzı kanserinden korunmak için kullanılan aşı şeması:

    • 9-14 yaş grubu için 2 doz (0 ve 6. Aylarda) iken; bu yaş aralığında tek ya da iki doz (0 ve 6. Aylarda) aşılama yapılabileceği önerildi.
    • 14-21 yaş aralığında 3 doz (0,2 ve 6. Aylarda) aşı önerilirken; bu yaş aralığında tek ya da iki doz (0 ve 6. Aylarda) aşılama yapılabileceği önerildi.
    • 21 yaş üzerinde 3 doz (0,2 ve 6. Aylarda) aşı önerilirken; bu yaş grubunda iki doz (0, 6. Aylarda) aşılama yapılabileceği önerildi.

    DSÖ’ye bağlı olarak çalışan Stratejik Uzmanlar Danışma Grubunun yaptığı değerlendirme bir öneri mahiyetinde olup kadın hastalıkları doğum alanında görev yapan derneklerin bu öneriyi nasıl değerlendireceği zamanla ortaya çıkacaktır.

    Erkekler HPV aşısı olmalı mı?

    Rahim ağzı kanseri ile mücadelede, aşılamanın sadece kız çocuklarına değil erkek çocuklarına da yapılması ve hatta aşılamanın ulusal sağlık programına dahil edilmesi, önemli nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut konjonktürde bireysel korunmanın ön planda olması nedeniyle en az bir kere HPV aşısı olmayı ihmal etmemenin yararlı olabileceğini unutmamak gerekir.

    Kaynaklar:

    1. Barnabas RV, Brown ER, Onono M, Bukusi EA, Njoroge B, Winer RL, Donnell D, Galloway D, Cherne S, Heller K, Leingang H, Morrison S, Rechkina E, McClelland RS, Baeten JM, Celum C, Mugo N; KEN SHE Study Team. Single-dose HPV vaccination efficacy among adolescent girls and young women in Kenya (the KEN SHE Study): study protocol for a randomized controlled trial. Trials. 2021 Sep 27;22(1):661. doi: 10.1186/s13063-021-05608-8. PMID: 34579786; PMCID: PMC8475401.
    2. https://www.who.int/news/item/11-04-2022-one-dose-human-papillomavirus-(hpv)-vaccine-offers-solid-protection-against-cervical-cancer

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Deprem Korkusu Yaşayan Annelerimize…

    Deprem Korkusu Yaşayan Annelerimize…

    Sevgili Elika anneleri ve anne adayları,

    Sevgili annemiz, deprem gibi doğal afetler kişilerin hayatlarını olumsuz etkiler. Kişinin ailesini, yakınlarını, çevresini hatta toplumu da içerisine alan çok kapsamlı ve korkutucu bir özelliğe sahiptir. Depreme maruz kalmadan da yaşayabileceğiniz bir korku ve kaygılanma olabilir. Yaşanılan depremde kendinizde farklı korkular hissettiğinizi gözlemleyebilirsiniz. Karanlık korkusu, yalnızlık korkusu, uyku bozukluğu, bebeğiniz için endişelenmek gibi hisleri doğal karşılamalısınız.

    Şok hali içinde olmak, endişe-korku-panik duyguları yaşamak, sürekli depremle ilgili konuşma ya da içe kapanma isteği, bedensel şikayetler (ağrı, bulantı, uyuşukluk vb.), uyku problemleri, aşırı enerji ya da yoğun yorgunluk, halsizlik hissi, istemsizce aklınıza depreme dair görüntüler-sesler gelmesi, depremi hatırlatacak her şeyden kaçma ihtiyacı. Bu tepkiler yaşanılan durum karşısında verilen normal tepkilerdir. İlk günlerde yoğunluğu değişebilir. Yaşanılan olayla başa çıkmak için yardımcı tepkilerdir ve zamanla azalacaktır.

    Bu süreçte kendinizi rahatlatmak ve sakin kalabilmeniz için:

    • Doktorunuz tarafından verilen hamileliğiniz sürecinde kullandığınız ilaçlar varsa ihmal etmemelisiniz. Yaşanılan durumdan kaynaklı doktorunuza danışmadan ilaç alımı yapmamalısınız.
    • Günlük rutininize aktif olarak devam etmeye çalışın. Yaşanılan depremle ilgili haberlerden, sosyal medya paylaşımlarından uzak kalarak kaygılarınızın artmasını engelleyin. Olumlu düşünceler ve kendinizi mutlu edecek aktivitelere yoğunlaşmalısınız.
    • Yaşadığınız korkuyu ve kaygıyı yanınızda olan kişilerle paylaşabilirsiniz. Hamileliğiniz sürecinde sizi anlayan ve destek olan aileniz, eşiniz, arkadaşınız vb. kişilere bu kaygınızdan bahsedebilirsiniz.
    • Eşinizle beraber olası bir deprem durumu için gerçekçi bir plan hazırlayın ve hazırlıklar yapın. Acil durum çantanızın kolay ulaşılabilir olduğundan emin olun. Bu noktada hazırlanan çantayı sürekli gözünüzün önünde olacak yerlere koymamalısınız ki sürekli görüp kaygılarınız artmasın. Diğer aile bireylerinizi de bu konuda bilgilendirebilirsiniz.
    • Bu süre içerisinde bebeğinizin ve sizin sağlığınızın yerinde olması dikkat edeceğiniz en önemli nokta olacaktır. Bunun için beslenmenize önem göstermeye devam edin. Öğünlerinizi atlamadan beslenme rutininizi bozmayın.

    Elika uzmanları olarak yaşanılan bu zor süreçte sizlerin yanında olduğumuzu unutmayın. Yalnız değilsiniz ve burada birbirini destekleyen kocaman bir aileyiz… Eğer tüm çabanıza rağmen endişeleriniz ve korkularınız devam ederse uzman bir hekime danışmalısınız.

  • Yatağınızı Ayırmayın

    Yatağınızı Ayırmayın

    Anneannemin uzun yastıkları vardı eskiden, yeni evlenecek kızların ilk çeyizlerinden biriydi. Hatta düğünü tebrik etmeye giden kişiler “ Allah bir yastıkta kocatsın “ diye dua ederlerdi. Tek kişilik yastıklara ise “ Küstüm Yastığı “ denilirdi. Küsenler yastıklarını ayırsın ama asla yataklarını ayırmasın derdi anneannem.
    Evliliğin temel kurallarından biridir, birlikte yatmak. Çiftlerin hem duygusal hem de bedensel olarak birbirlerine yakın olabilmelerinin yoludur.

    Seanslarımda bir çok çiftin aile öyküsünü alırken, ya kendi anne ve babalarının ya da şu anki evliliklerinde çiftlerin sıkça yatak ayırdıklarını, hatta uzun yıllar çocuklarıyla birlikte yattıklarını öğreniyorum.

    Unutmayınız ki çocuklarınız kadın- erkek olmayı, anne- baba olmayı, karı- koca olmayı sizden öğreniyorlar. Sizin evlilik modeliniz, onların ileride kuracakları yuvalarının temelini oluşturacaktır.

    Yaşınız kaç olursa olsun eşinizle birlikte yatın ;
    • Yatak odanızı günlük yaşam alanınız haline getirmeyin
    • Uyku zamanınızı birbirinize denk getirin, “ sen git , ben sonra gelirim “ diyerek eşinizi yatağa tek göndermeyin
    • Yatak odanızın mahremiyetini koruyun
    • Yatağınızda tablet, notebook,cep telefonu gibi elektronik cihazlar bulundurmayın
    • İnternette sörf yapmayın, faceebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini yatağınızla paylaşmayın
    • Günün problemlerini yatak odanızda konuşmayın
    • Horluyor , çok dönüyor gibi bahaneler ile yatağınızı ayırmak yerine , sağlık problemlerinizi çözün
    • Çok mecbur kalmadığınız sürece yatağınızı eve gelen misafirlerinize vermeyin
    • Yatak odanızda tartışmayın, kavga etmeyin
    • Tartışmalardan sonra yastığınızı alıp başka odaya gitmeyin,
    • Özellikle kavga ettikten sonra gidip çocuklarınızla yatmayın,
    • Çocuklarınızı, cinsel birliktelikten kaçmak için kalkan olarak kullanmayın.
    • Sürekli bir şekilde çocuklarınızı aranızda yatırmayın.

  • Güneşten Hormona: Cilt Lekelerinin Şifreleri

    Güneşten Hormona: Cilt Lekelerinin Şifreleri

    Cilt lekeleriyle başa çıkmak, sanıldığından daha düzenli ve planlı bir süreçtir. Doğru ürünleri seçerek, güneşten korunarak ve cilt tipinize uygun bir bakım rutini oluşturarak daha sağlıklı ve dengeli bir cilde kavuşabilirsiniz.

    Cilt Lekeleri Neden Oluşur?

    Cildimiz, dış etkenlere karşı kendini korumak için bazı bölgelerde daha fazla melanin üretir. Bu da zamanla ciltte renk değişimlerine, yani lekelere yol açar. En sık görülen leke türleri şunlardır:

    • Güneş Lekeleri (Solar lentigo): Uzun süre güneşe maruz kalındığında oluşur. En çok yanak, alın ve ellerde görülür.
    • Melazma: Hamilelik, doğum kontrol hapları ya da tiroit gibi hormon değişiklikleri sonucu ortaya çıkar.
    • Sivilce İzleri: Sivilce iyileştikten sonra geride kalan koyu renkli izlerdir.
    • Yaşlılık Lekeleri: Genellikle 40 yaş ve sonrasında görülen, güneşe bağlı kalıcı lekelerdir.

    Korunmak En İyi Yoldur

    Lekeler oluşmadan önce önlem almak, tedaviden daha etkilidir. Güneş koruyucu ürün kullanımı bu noktada çok önemlidir:

    • SPF 30 veya üzeri koruma içeren ürünleri her mevsim kullanın.
    • Güneşe çıkmadan 20 dakika önce uygulayın ve 2-3 saatte bir yenileyin.
    • Yaz aylarında şapka ve güneş gözlüğüyle ek koruma sağlayın.
    • Sert peeling ürünlerinden ve cildi tahriş eden uygulamalardan uzak durun.

    Leke Tedavisi Kişiye Özeldir

    Var olan lekeler için evde uygulanabilecek yöntemlerin yanı sıra profesyonel tedavi seçenekleri de mevcuttur. Ancak doğru tedavi yöntemi için bazı soruların yanıtlanması gerekir:

    • Lekeler yalnızca yüzde mi, yoksa boyun, dekolte ve ellerde de mi var?
    • Lekenin boyutu ne kadar? Küçük noktalar mı, geniş alanlar mı?
    • Ne kadar süredir bu lekelerle yaşıyorsunuz?

    Bu soruların cevapları, kullanılacak ürünleri ve uygulanacak tedaviyi belirlemede önemlidir.
    Örneğin:

    • Yeni oluşan ve yüzeyde olan bir leke, C vitamini ya da niasinamid gibi içeriklerle hafifletilebilir.
    • Uzun süredir var olan ve derinleşmiş lekeler için lazer veya kimyasal peeling gibi uygulamalara ihtiyaç duyulabilir.

    Etkili İçerikler ve Uygulamalar

    Evde kullanabileceğiniz bazı içerikler leke görünümünü azaltmaya yardımcı olur:

    • C Vitamini: Cildi aydınlatır, renk eşitsizliğini azaltır.
    • Retinol: Hücre yenilenmesini destekler, cilt tonunu dengeler.
    • Niasinamid: Cilt bariyerini güçlendirir, renk tonu eşitsizliklerini giderir.
    • Kojik Asit, Arbutin, Azelaik Asit: Melanin üretimini dengeler, leke oluşumunu önler.

    Uzman desteğiyle uygulanabilecek yöntemler ise şunlardır:

    • Kimyasal peeling
    • Lazer uygulamaları (örneğin Q-switch, Fraxel)
    • Mezoterapi ve PRP

    Sonuç: Sabırla Gelen Işıltılı Bir Cilt

    Leke tedavisi, zaman ve düzenli bakım gerektirir. Mucize vaat eden ürünler yerine, cildinize uygun bir bakım rutini oluşturmak çok daha etkili sonuçlar verir. Cildinizi tanıyın, koruyun ve gerekirse bir uzmandan destek alın.

    Unutmayın, cildiniz size nasıl davrandığınızın karşılığını verir. Ne kadar özenli olursanız, o da size o kadar ışıldayan bir görünümle cevap verecektir.

  • Rahim İçi Polipler Ve Histeroskopik Polip Tedavisi

    Rahim İçi Polipler Ve Histeroskopik Polip Tedavisi

    Rahim içi polip nedir?

    Rahim içinde oluşan polipler. Kökenini genellikle rahim zarından alır. Yaygın olarak küçük yapıdadır ve iyi huylu olarak nitelendirilir. Ancak özellikle menopoz dönemi sonrasında oluşan poliplerin kötü huylu olup olmadığına dair araştırılması gerekir. Rahim içi polipin neden oluştuğu tam olarak belirlenemese de fazla östrojen hormonu salgılanması bir etken olarak görülür. Hemen her yaştan kadında rastlanabilen bir rahatsızlık olmakla beraber çoğunlukla 29-59 yaş aralığında görülür.

    Polip belirtileri nelerdir?

    Polip hiçbir belirti vermeyebilir. Kısırlık gibi çeşitli rahatsızlıklar araştırılırken polip varlığı tesadüfen fark edilebilir. Ancak kanama en çok yaşanan belirti türüdür. Adet dönemlerinin oldukça yoğun geçmesi veya düzensiz olması, adet dışında kanamalar yaşanması, anormal düzeyde vajinal akıntı oluşması, cinsel ilişki sırasında ağrı hissi ve menopoz sonrasında kanamalar olması polip varlığını işaret edebilir. Kısırlık da bazen polipten kaynaklanabilir. Bu belirtiler varsa bir uzmana başvurulmalı ve sebebi araştırılmalıdır.

    Histeroskopik polip eksizyonu nedir?

    Polipin histeroskopi yöntemi ile rahimden çıkarılması işlemidir.

    Histeroskopik polip ameliyatı nasıl yapılır?

    Ucunda kamera bulunan histeroskop cihazı rahim içine yerleştirilir ve rahim içindeki polipler görüntülenir. Belirlenen polipler de rahimden uzaklaştırılır. Bu yöntem hem tanı hem de tedavi amacıyla kullanılabilir. İşlemi gerçekleştiren uzmanın uygun gördüğü şekilde hastaya genel veya lokal anestezi uygulanabilir. Ağrılı bir işlem değildir. Risk durumu da az denebilir. Ancak histeroskopi sırasında vücuda bir sıvı verildiği için bu sıvının miktarı doğru ayarlanmalıdır. Aksi takdirde vücut bu sıvıyı emebilir ve vücut sıvısında bir problem ortaya çıkabilir. Bu nedenle tecrübeli bir uzmanın uygulaması gerekir.

    Histeroskopik polip ameliyatı ne kadar sürer?

    Genellikle 15-20 dakikada bile tamamlanabilir. Ancak 30 dakika sürebilen işlemler de vardır. Genel olarak bakıldığında oldukça kısa süreli bir operasyondur.

    Rahimde polip ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmelidir?

    Polip ameliyatı sonrası anormal bir kanama veya ağrı olması beklenmez. 10-15 gün sürebilen ve adet kanamasına benzeyen bir kanama normaldir. Ancak daha uzun süren veya daha fazla miktarda bir kanama gözlenirse mutlaka uzmana bilgi vermek gerekir. Ameliyat sonrası normal hayata devam edilebilir fakat ağır işlere ve cinsel yaşama ise kanama bittikten sonra devam etmek uygundur.

    Histeroskopi ile polip ameliyatı fiyatı ne kadardır?

    Histeroskopi ile polip ameliyatı fiyatı bazı faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Polip boyutu, sayısı ve poliplerin risk durumu bu faktörlerdendir. Poliplerin tamamen yok edilebilmesi ve bu işlem sırasında herhangi bir komplikasyon oluşmaması adına dikkatle uygulanması önemlidir. Bu nedenle histeroskopik polip tedavisi için işinin ehli bir uzmana muayene olmak gerekir. Uzmanın bilgi ve tecrübesi de fiyat üzerinde etkili olabilir.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici