Kategori: Uzman Görüşleri

  • Geceleri Güzel Kalmak Mümkün mü? Uyurken Cildine Nasıl Bakmalısın?

    Geceleri Güzel Kalmak Mümkün mü? Uyurken Cildine Nasıl Bakmalısın?

    Cildimiz uyurken boş durmaz. Biz derin uykudayken, o gün içinde maruz kaldığı stres, kir, ekran ışığı ve güneşin zararlarını onarmaya çalışır. Yani “güzellik uykusu” sadece bir söz değil; gerçekten de biyolojik bir gerçek. Işıldayan bir cildin sırrı sadece krem sürmekte değil, nasıl uyuduğunda ve gece rutininde gizli.

    Peki her gece cildimize gerçekten ne yapmalıyız? Hadi birlikte bakalım.

    1. Kaliteli Uyku = Sağlıklı Cilt

    Cilt, özellikle gece saat 23.00 ile 04.00 arasında yenilenme sürecine girer. Bu saatlerde uykuda olmak kolajen üretimini artırır, cilt bariyerini onarır. Gece geç saatlere kadar telefona bakmak yalnızca göz altı morluklarına değil, erken yaşlanmaya da neden olabilir.

    ✔ Her gün aynı saatte uyumaya çalış.
    ✔ Gece 23.00’ten önce uyumak ve 7-8 saat kesintisiz uyku almak cildin için en doğal bakım yöntemidir.

    2. Yastık Seçimi: Cilde Baskı Yapma

    Yüz üstü uyumak, cildin yastığa sürtünmesine ve zamanla kırışıklıkların yerleşmesine neden olabilir. Pamuklu kumaşlar ise sürtünme sebebiyle tahrişe veya sivilcelere yol açabilir.

    ✔ Saten ya da ipek yastık kılıfı tercih et.
    ✔ Kılıfını haftada en az iki kez değiştir.
    ✔ Sırt üstü uyumaya alışmak cildin için iyi bir alışkanlıktır.

    Bonus: “Güzellik yastığı” olarak bilinen özel tasarımlı yastıklar, gece boyunca yüzünü destekler ve kırışıklık oluşumunu azaltır. Yan yatmayı sevenler için oldukça pratik ve konforlu bir çözüm olabilir.

    3. Gece Rutini: Az Ürün, Doğru İçerik

    Gece bakımında karmaşık ürünlerden çok, sade ama etkili bir rutin tercih edilmeli.

    Temizlik: Gün sonunda mutlaka yüzünü temizle. Makyaj yapmasan bile kir, güneş kremi kalıntıları ve hava kirliliği cildinde birikir.
    Serum: C vitamini, niasinamid, ferulik asit gibi antioksidan içerikli serumlar gece boyunca cildini onarmaya yardımcı olur.
    Nemlendirme: Hyaluronik asit, seramid veya peptit içeren gece nemlendiricileri cilt bariyerini güçlendirir.
    Göz çevresi: Göz çevresi için ayrı bir krem kullanmayı unutma.

    ✔ Sıralama: Temizle → Serum → Nemlendirici

    4. Gündüz Koruma = Gece Onarım

    Sabah kullandığın güneş kremi, cildinin gece ne kadar yenileneceğini doğrudan etkiler. Çünkü UV ışınları camdan geçebilir, ekranlardan gelen mavi ışık da cilt yaşlanmasını hızlandırabilir.

    ✔ Güneş kremini sadece yazın değil, her gün kullan.
    ✔ SPF 30 ve üzeri koruma yeterlidir.

    5. Cilt Takviyeleri: İçten Gelen Güzellik

    Gece boyunca cilt çalışırken, sen de onu içeriden destekleyebilirsin. Dengeli beslenmenin yanında bazı takviyeler de işe yarayabilir:

    Kolajen: Cildin esnekliği için önemlidir.
    C vitamini: Antioksidan etkisiyle kolajen üretimini destekler.
    Omega-3: Cildi nemlendirir, iltihapları azaltır.
    Çinko ve Biotin: Sivilceye meyilli ciltlerde ve saç-tırnak sağlığında etkilidir.

    Not: Takviyelere başlamadan önce mutlaka doktoruna danışmalısın.

    Cildin Gece Anlatır, Sen Gündüz Hazırlarsın

    Cildimiz gece sadece onarılmaz, bizden gördüğü ilgiyi de hisseder. Düzenli uyku, bilinçli bir bakım rutini, doğru ürünler ve içten destekle sabah aynaya baktığında cildin sana “teşekkür ederim” der gibi parlar. Çünkü güzellik yalnızca kremlerle değil, kendine duyduğun özenle başlar.

  • Hafta Hafta Bebek Gelişimi

    Hafta Hafta Bebek Gelişimi

    1. Hafta

    Hamileliğin başlangıcı son adet döneminin ilk günü olarak hesaplanır. İlk haftada ovulasyona hazırlanmaya başlar.

    2. Hafta

    Olgunlaşma sürecini tamamlayan yumurta hücresi döllenmeye hazırdır. Mide bulantısı ve kısa süreli kasık ağrıları yaşayabilirsiniz.

    3. Hafta

    Bebeğinizin omurilik ve beyin gelişimi için kritik bir haftadır. Bu nedenle doktor kontrolünde besin değeri yüksek yiyecekler tüketmelisiniz.

    4. Hafta

    Rahmin büyümeye başlaması nedeniyle daha sık idrara çıkma ihtiyacı duyabilirsiniz. Aynı zamanda 4. haftada hamile olup olmadığınızı kesin olarak öğrenebilirsiniz.

    5. Hafta

    Bebeğinizin organları hızlı bir büyüme sürecine girer. Birçok organ ve sistem gelişmeye başlar. Anne adaylarının vücudunda önemli değişiklikler görülmez.

    6. Hafta

    6. haftada lekelenme ve sabah bulantıları yaşamanız doğaldır. Bebeğinizin burnu, kulakları ve ağzı bu haftada şekillenmeye başlar.

    7. Hafta

    Bebeğinizin uzuvlarının gelişiminde oldukça önemli bir haftadır. Bel ve boyun bölgesindeki ağrılardan dolayı uyku kaliteniz azalabilir.

    8. Hafta

    Bebeğinizin parmakları oluşmaya başlar. Gözleri belirginleşir ve yavaş yavaş renk kazanır.

    9. Hafta

    Bebeğiniz 2,5 cm uzunluğa ulaşır ve organları daha net bir şekilde görülebilir. Bu süreçte bel çevrenizin kalınlaştığını hissedebilirsiniz.

    10. Hafta

    Bebeğinizin hayati organları oluşarak fonksiyonlarını yerine getirmeye başlar. Karnınızda ufak hareketler hissetmeye başlayabilirsiniz.

    11. Hafta

    Yaklaşık bir limon büyüklüğüne ulaşan bebeğinizin dokunma duyusu oluşur. Böylece dış dünya ile iletişime geçmeye başlar.

    12. Hafta

    Ultrasonda bebeğinizin bazı hareketleri net bir şekilde görülebilir. Bebeğinizin tırnakları oluşmaya başlar. Ayrıca hormonların etkisiyle cildiniz daha canlı ve parlak bir görünüm elde eder.

    13. Hafta

    Bebeğiniz 8 cm civarında bir büyüklüğe ulaşır. 13. haftada nefes alıp verme ritminiz artabilir.

    14. Hafta

    İkinci trimestere girişle birlikte bulantılar önemli ölçüde azalır. Daha enerjik bir ruh haline sahip olabilirsiniz.

    15. Hafta

    Büyümesine hızlı bir şekilde devam eden bebeğiniz artık bir portakal büyüklüğündedir. Gebelikte bu haftada burun tıkanıklığı yaşayabilirsiniz.

    16. Hafta

    16. haftada bebeğiniz yaklaşık iki katı kiloya ulaşır. Yüz kasları hareket etme kabiliyeti kazanır. Sinir sistemi gelişimini sürdürürken bebeğiniz elini yumruk yapabilir veya iki elini kavuşturabilir.

    17. Hafta

    Hamileliğin dördüncü ayında kilo alımı hızlanabilir. Karnınızda bebeğinizin hareketlerinden kaynaklı ritmik sarsıntılar oluşabilir.

    18. Hafta

    Bebeğinizin cinsel organları ultrasonda görülebilecek noktaya ulaşır. İştahın artabileceği bu haftada sıvı tüketimi aksatılmamalıdır.

    19. Hafta

    Reflü, diş eti kanamaları ve karnınızın yan taraflarında ağrı hissedebilirsiniz. Sık sık ama az miktarda beslenmeye dikkat edebilirsiniz.

    20. Hafta

    Sürecin ortasına gelindiğinde bebeğiniz yaklaşık 16 cm uzunluğunda ve 300 gr ağırlığındadır. Hissettiğiniz yorgunluk durumu azalmaya başlar.

    21. Hafta

    Bebeğinizin hareketlerini dışarıdan görebilirsiniz. Özellikle siz uyurken hareketlenmeler daha fazla gerçekleşir.

    22. Hafta

    Bebeğinizin ağırlığı arttığından bel ve sırt ağrıları oluşabilir. Bağışıklık ve sindirim sistemlerinin güçlü kalması için vitamin bakımından zengin yiyecekler tüketilmelidir.

    23. Hafta

    Ayak bileklerinde şişlik oluşması oldukça doğaldır. Bebeğinizin her hareketini hissedebilirsiniz.

    24. Hafta

    24. haftada doktorunuzla görüşerek şeker yükleme testi yaptırabilirsiniz. Bu haftada bebeğinizin büyüklüğü yaklaşık bir kavun kadardır.

    25. Hafta

    Karın büyümesi hızlı bir şekilde gerçekleşir. Buna bağlı olarak cildinizde kaşınma hissi duyabilirsiniz.

    26. Hafta

    Bebeğiniz amniyon sıvısını akciğerlerine çekip bırakmaya başlar. Bu haftada siz de doktorunuzun önerdiği egzersizleri uygulamaya devam etmelisiniz.

    27. Hafta

    Rahmin büyümesi özellikle yatarken nefes alırken zorlanmanıza neden olabilir. Ayrıca bu haftada anne adaylarında uyku bozukluğu görülmesi doğaldır.

    28. Hafta

    Bebeğinizin ağırlığı arttıkça bel ve sırt bölgesinde ağrılar hissedebilirsiniz. Eğilme, uzanma gibi hareketlerde temkinli davranılmalıdır.

    29. Hafta

    Bebeğinizin büyüme hızı yavaşlamaya başlar. Büyüyen karnınızda çatlaklar oluşması doğal bir süreçtir.

    30. Hafta

    Bebeğinizin ağırlığı yaklaşık 1,3 kilogram seviyesine ulaşır. Aynı zamanda beyin ve akciğer oluşumu gelişimini sürdürür.

    31. Hafta

    Bebeğiniz hareket ettikçe uyku kaliteniz azalabilir. Kasılmaları güçlü bir şekilde hissetmeye başlayabilirsiniz.

    32. Hafta

    Rahmin gelişmesi nefes darlığına yol açabilir. Ayrıca tansiyonunuzda düzensizliklerle karşılaşabilirsiniz.

    33. Hafta

    Yatma pozisyonunda rahat etmekte zorlanabilirsiniz. Bu süreçte doktorunuzla düzenli olarak görüşmeyi aksatmayın.

    34. Hafta

    Baş dönmesi ve halsizlik hissi hareket kabiliyetinizi kısıtlayabilir. Rahim kasılmaları çok rahatsızlık vermeyecek şekilde gerçekleşir.

    35. Hafta

    Bebeğinizin ağırlığı 2 kilogram seviyelerine ulaşır. Sakin kalmaya çalışarak doğuma hazırlanmaya başlayabilirsiniz.

    36. Hafta

    Kilonuzda önemli değişiklikler gerçekleşmez. Doğuma yaklaşırken pelvisinize doğru hareketlenmeleri hissedebilirsiniz.

    37. Hafta

    Doğumunuzun bu haftadan itibaren gerçekleşmesi oldukça doğaldır. Aralıklı şekilde kasılma ve vajinal akıntı oluşabilir.

    38. Hafta

    Bağırsak hareketleri düzene girmeye başlar. Gebeliğin son haftalarında görülen kolostrum sıvısında artış gerçekleşebilir.

    39. Hafta

    Bebeğinizi kucağınıza almanız artık çok yakındır. Bu nedenle doğum belirtileri dikkatli bir şekilde takip edilmelidir.

    40. Hafta

    Bebeğiniz ortalama 3,5 kg ağırlığa ve 50 cm uzunluğa ulaşır. Doğum yaklaştıkça kasılmaların şiddeti de artar.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Arkadaş Baskısı Karşısında Aileler Ne Yapmalı?

    Arkadaş Baskısı Karşısında Aileler Ne Yapmalı?

    1. Yasaklar koymayın: Amacınız çocuklarınızın arkadaşlıklarına engel olmak değil, arkadaşlık ilişkilerinde karşılaşabileceği sorunlarla başa çıkabilmelerine yardımcı olmak olmalıdır.

    2. Arkadaşlık kavramını açıklayın: Arkadaşlığın ne olduğu, kime arkadaş dendiği, arkadaş gruplarının gencin hayatındaki yeri, grup içerisinde bireyselliğini, kendi değerlerini ve haklarını nasıl koruyabileceğini konuşun .

    3. Çocuğunuzu dinleyin ve sorularına doğru yanıtlar verin: Yapılan araştırmalar gençlerin cinsellik, ilişkiler ve uyuşturucu maddeler hakkında arkadaşlarından veya medyadan yarım yamalak bilgiler edinmek yerine bu konuları anne babalarıyla konuşmak istediklerini göstermektedir bu nedenle size soru sormasına müsaade edin.

    4. “Hayır” demesini öğretin: Arkadaş baskısı ile başa çıkmada en önemli yöntemlerden biri gence “hayır” diyebilme becerisini öğretebilmektir.

    5. Sevginizi gösterin: Öncelikle aile ortamından başlayarak gençlere sevilip sayıldıkları, saygı gördükleri, yargılanmadan dinlenebildikleri, kabul gördükleri, desteklendikleri ortamlar sağlanmalıdır.

    6. Okul dışı ilgi alanlarını geliştirmesini sağlayın: Çocuğunuzun okul içinde veya dışında sosyal etkinliklere katılımını destekleyin. Bu şekilde; hem sorumluluk alarak kendine olan güvenini arttıracak hem de değişik arkadaş ve yetişkin gruplarıyla sosyalleşme imkanı bulacaktır.

    7. Ufak tefek şeyleri büyütmeyin: Saç kesimi veya her gün siyah giymek gibi küçük değişiklikler gelip geçicidir. Bunları çocuğunuzun büyümesinin bir işareti olarak değerlendirin, aksi halde çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalabilirsiniz.

    8. Gereğinden fazla kaygılanmayın: Pek çok çocuk yanlışı ve doğruyu birbirinden ayırt edebilir ve büyüdüğünde sorumluluk sahibi , düşünceli bir yetişkin olur. Çocuklar ilerde anne babalarından öğrendikleri düşünceleri, değerleri ve inançları yeniden benimsemeye meyillidir. Eğer sizinle yeterince açık bir iletişim içinde olursa çocuğunuzun doğru kararlar vereceğine güvenin.

    9. Yardım alın: Eğer çocuğunuzun ciddi bir belaya bulaştığını düşünüyorsanız, mutlaka öncelikle okuldaki psikolojik danışmandan daha sonra da bir psikoterapistten yardım alın.

  • 2025 Yaz Makyajı Trendleri ve Tüyoları

    2025 Yaz Makyajı Trendleri ve Tüyoları

    Yaz mevsimi geldiğinde, makyaj dünyası da derin bir nefes alıyor. Kalın katmanlar geride kalıyor; yerini cildin nefes aldığı, hafif ama ışıl ışıl bir görünüme bırakıyor. Bu yaz makyajı, sadelikle parıltıyı aynı potada buluşturuyor.

    Peki bu yaz cildimize ne yakışıyor, makyaj çantamızda neler olmalı? İşte 2025 yazının en dikkat çeken makyaj trendleri:

    1. Tenin Yeni Hali: Işıltı mı, Mat Zarafet mi?

    Bu yaz iki farklı cilt görünümü öne çıkıyor:

    • Parlak Ten (Glazed Skin): Cildin sağlıklı ve nemli görünmesi ön planda. Renkli nemlendiriciler, likit aydınlatıcılar ve iyi bir nemlendiriciyle bu görünüm kolayca yakalanıyor.
    • Yumuşak Mat (Soft Matte Glow): Parlamayı kontrol altına alan ama cildi boğmayan ürünler tercih ediliyor. Transparan pudralar ve bölgesel aydınlatmalarla dengeli bir görünüm hedefleniyor. Özellikle sıcak havalarda çok işlevsel.

    2. Krem Ürünlerle Tek Dokunuşta Güzellik

    Krem formdaki ürünler bu yazın yıldızı. Aynı renk tonu; göz kapağına, yanağa ve dudağa uygulanarak doğal ve bütün bir görünüm yaratılıyor.

    • Şeftali, mercan, toprak ve gül kurusu tonları favori.
    • Islak ve canlı bir etki, sezonun imzası.

    3. Dudaklar: Meyve Gibi Canlı ve Işıltılı

    Dudaklarda taptaze bir görünüm ön planda:

    • Parlaklık: Dudak yağları ve parlak bitişli rujlarla dolgun ve canlı dudaklar.
    • Meyve Tonları: Çilek, vişne, nar gibi renkler; abartısız ama etkileyici bir tazelik sunuyor.
    • Dudak kalemiyle hafif bir çerçeve yapıp ortayı parlak bırakmak yaz gecelerinde çok etkileyici.

    4. Bronzer ve Aydınlatıcı: Güneşte Uyumuş Gibi

    Bronzer sadece elmacık kemiklerinin altına değil; göz kapaklarına, burun üstüne ve şakaklara kadar yayılıyor. Amaç: güneşte biraz vakit geçirmiş gibi sıcak bir görünüm.

    Aydınlatıcılar ise parlak değil, sanki cilt içten parlıyormuş gibi hafif nemli dokuda.

    5. Gözlerde Doğal Güzellik

    Latte makyaj akımından esinlenen göz makyajında:

    • Sıcak kahve tonları,
    • Yumuşak geçişli eyeliner uygulamaları,
    • Göz pınarında minik bir şampanya dokunuşu.

    Ayrıca renkli eyeliner kullanmak isteyenler için bordo, zeytin yeşili gibi seçenekler oldukça şık.

    6. Spreyler: Makyajın Gizli Kahramanı

    Yazın olmazsa olmazı: yüz spreyleri!

    • Gün içinde ferahlatmak,
    • Makyajı sabitlemek,
    • Cilde sağlıklı bir ışıltı kazandırmak için ideal.

    Cilt tipine uygun bir sprey seçerek yazın sıcak günlerinde makyajını taze tutabilirsin.

    7. Az ama Etkili: Yazın Stili Minimalizm

    Bu yazın mesajı net: Azla çok ol.

    • Az ürünle, doğru uygulamalarla güçlü bir etki yaratılıyor.
    • Her şeyi azıcık yapmak yerine, birkaç şeyi gerçekten iyi yapmak ön planda.

    Yüzün hem daha özgür, hem de enerjinle ışıldıyor.

    Son Söz:

    Yaz makyajı bir teknik değil, bir yaklaşım meselesi. Cildine nazik ol, kendini iyi hisset ve güneşin tadını çıkar. Çünkü yazın en çok yakıştığı yüz, kendini mutlu hissedendir.

    Güneş seni ısıtsın, enerjin ışığını yansıtsın. 🌞

  • Fetal (Anne Kanından) DNA Testi Nedir?

    Fetal (Anne Kanından) DNA Testi Nedir?

    Fetal DNA testi nedir?

    Fetal DNA testi, doğum öncesi tarama olarak bilinir. Fetüsteki anormallikleri göstermeye yardımcı olan bir uygulamadır. Hamilelik esnasındayken doğmamış bebeğin DNA’sı annenin kan dolaşımında bulunur. Bu sayede anne kanından bebekteki anormallikler kolayca görülebilir. Bu test, en az 10 haftalık hamile olan kadınlar için önerilir. Aynı zamanda birinci ve ikinci trimester testleri hakkında bilgi alan ve sınırlılıklarını öğrenen kadınlar için de fetal DNA testi tavsiye edilebilir.

    Fetal DNA testi hangi durumlarda yapılır?

    Fetal DNA testi, bebekte herhangi bir hastalığın varlığından şüphelenilmesi durumunda yapılır. Bu DNA testinde kromozomal bozukluklar belirlendiğinden bebekte bu tür bir bozukluğun olup olmaması durumu fetal DNA testi yardımıyla görülebilir. Tarama aynı zamanda bebeğin cinsiyetinin ultrasonla belirlenemediği durumlarda ve RH kan grubunu kontrol etmek amacıyla da kullanılabilir.

    Fetal DNA testi ne zaman yapılır?

    Fetal DNA testi ile anne kanından bebeğin kromozom yapısına dair pek çok bilgi öğrenilebilir. Bu testin, gebeliğin ilk haftalarında değil ilerleyen süreçlerinde yapılması önerilir. Genel kanı olarak fetal DNA testinin gebeliğin 10. haftasından sonra istenmesi daha uygun görülür. Fetal DNA testinin uygulanması sırasında doktorunuza danışabilir ve ne zaman ve nasıl uygulanması gerektiği hakkında bilgi edinebilirsiniz.

    Fetal DNA testinde hangi hastalıklar çıkar?

    Fetal DNA testi, şu hastalıkların görülebilmesine yardımcı olur:

    • Down sendromu (Trizomi 21)
    • Edwards sendromu (Trizomi 18)
    • Patau sendromu (Trizomi 13)
    • Cinsiyet kromozomu anöploidi
    • Kromozomal delesyonun neden olduğu bazı bozukluklar
    • Bazı tek gen sorunları
    • Triploidi

    Doğum öncesi fetal DNA testi ile bu tür rahatsızlık ve bozukluklar önceden öngörülebilir ve varsa tedavi yöntemleri doğum öncesinde uygulanmaya başlayabilir.

    Anne kanından fetal DNA testi sonucu yanlış çıkar mı?

    Anne kanından fetal DNA testleri, hücre dışı şekilde bebeğin köken aldığı DNA’nın taranmasını sağlar. Bu testler, amniyosenteze benzer şekilde kesin ve detaylı sonuçlar verebilir. Çok düşük ihtimalle testlerin yanlış çıkma olasılığı bulunsa da çoğunlukla kesin sonuçlar elde edilebilir. Bu sayede anne ve baba adayları, doğumdan önce bebeklerinin DNA’larına ilişkin detaylı bilgileri öğrenebilirler.

    Fetal DNA testi fiyatı ne kadar?

    Fetal DNA testi fiyatı bu işlemi uygulayan hastanelere ve kliniklere göre değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla testlerin fiyatına ilişkin bilgileri doktorunuz yardımıyla öğrenebilir; doktorunuz gerekli görüyorsa ve eğer siz de talep ediyorsunuz fetal DNA testini uygulatabilirsiniz.

    Fetal DNA testlerinin riskinin olup olmadığı da ebeveynler tarafından merak edilir. Bu testlerin anneye ve bebeğe herhangi bir zarar vermediği şu anki bulgularda yoktur. Dolayısıyla bebeğinizin kromozom bozukluğunun bulunup bulunmaması durumlarını fetal DNA testi talep ederek öğrenmeyi deneyebilirsiniz.

    Fetal DNA testinin gerekli olup olmadığını hamilelik sürecinizde doktorunuza danışarak öğrenebilir ve testin uygulanma süreci hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Kız Çocukları Babalarından Ne İster?

    Kız Çocukları Babalarından Ne İster?

    1. Baba bana saygı göster: Yukarıda da belirtttiğimiz gibi kız çocukları babaları ile kurdukları ilişki doğrultusunda erkek-kadın ilişkisi hakkında ilk izlenimlerini edinirler. Eğer çocuğun babası ile olan ilişkisi pozitif yönde ise çocuk kadın-erkek ilişkileri hakkında pozitif izlenimler edinir ve gelecekte erkeklerle kurduğu ilişkilerde özgüvenli tavır sergiler, aksi yönde izlenim edinen çocuk ise gelecekte erkeklerle yaşadığı ilişkilerde özgüven problemi yaşayabilecek ya da kabul sorunu ile karşılaşabilecektir.

    2. Eşit haklar: Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip oduğunu kız çocuklarının anlayabilmesi için ilk adım babalarla olan ilişkide atılmalıdır. Babalar çocuklarının isteklerini, görüşlerini, düşünce ve duygularını anlamak ve paylaşmak için gerekli ortamlar yaratmalı ve onların haklarına saygı gösterdiklerini ifade edecek davranışlarda bulunmalılar.

    3. Anlayış: Babalar genellikle otorite figürü olmayı seçip sadece bazı kurallar çerçevesinde hareket etmeyi tercih ederler, kız çocuklarını anlamayı ve onlarla konuşup sorunları çözmeyi reddederler. Bunun sonuncunda çocuklar babalarından edindikleri izlenimlerle bazı olumsuz fikirler oluştururlar ve gelecekteki erkek-kadın ilişkileri bu olumsuz fikirler doğrultusunda şekillenir. Ancak babasında anlayış gören çocuk, kendine karşı cinse karşı ifade etmeyi öğrenir ve farklı sosyal ortamlarda kendini rahatça ifade edebilir.

    Babalık bireye doyum sağlayan önemli bir tecrübedir. Bir erkek için duygusal açıdan alabileceği hiçbir ödül, çocuklarını doğdukları andan, bağımsız yaşayabilecekleri çağa gelinceye kadar gereğince yetiştirebilmek kadar doyurucu olamaz. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı annenin hamile olmasıyla başlar.İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur.Destekleyen eşin sağladığı rahat ortamla kolay ve sorunsuz doğum arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur.

    Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fizik temasa ihtiyaç vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın etkili olması gerekir ki, bazı babalar bu tür işlerin erkek işi olmadığını düşünüp yapmayı reddederler. Nasıl ki ilk iki yıl için annenin varlığı, ilk dış dünya algıları için vazgeçilmezse, ikinci yıldan itibaren babanın önemi de giderek artmaya başlar. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babanın varlığıyla çocuk, annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Bu durum, onda bir iç çatışmaya bağlı olarak huzursuzluk ve sıkıntı hali doğurabilir.

  • Anne Oldum Ya Sonra?

    Anne Oldum Ya Sonra?

    Anne olmak… Kimisi için heyecanla beklenilen, kimisi için koca bir boşluk. İkisi için de ortak özellik; doğum sonrası gerçeklikle, duygularla yüzleşmek. “Anne oldum, ya sonra?” sorusu işte bu kırılmanın ardından fısıldanır çoğu zaman. Kucakta bir bebek, annenin yorgunluğu ve akıldan geçen binlerce soru…

    Doğum Sadece Bebeğin Yaşadığı Bir Durum Değil
    Doğum sadece fiziksel bir olay değildir. Kadın için bu süreç, bilinçdışında kendi annesiyle olan ilişkisine, bebekken yaşadığı olaylara, hatta bebeklik sonrasında yaşadığı deneyimlere kadar uzanır. Yeni doğan sadece bebek değil; annenin de yeni rollerinin doğduğu bir aşamadır. Bu geçiş her anne için farklı işler. Bazı kadınlar, kendi bebekliğindeki çözülmemiş travmalara regrese olup depresyona girerken; bazı anneler ise psikolojik olarak aynı stabilitede devam ederler.

    Kaybolan Benlik: “Ben de Varım” Diyemeyen Anneler
    Birçok kadın doğumdan sonra bir boşluğa düşer. Eğer herhangi bir bebeklik, çocukluk travması yoksa, bunun sebebi yeni sorumluluklar ve özellikle çalışan bir anne için düzenin tamamen değişmesi olabilir. “Ben sadece anne miyim artık?” sorusu, bize ileriki senelerde yaşanacak problemlerin ayak seslerini getiriyor olabilir. Bu çatışma çözümlenmeden bastırılırsa, ileriki yıllarda depresyon, öfke patlamaları, evliliğe yabancılaşma ya da çocuğa aşırı bağlanma gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

    Kendi Bebekliğine Regresyon
    Anne, özellikle doğumdan sonraki ilk aylarda kendi bebeklik dönemine bilinçdışı bir regresyon yaşayabilir. Burada, kendi annesiyle o dönemki ilişkisi; aldığı ya da alamadığı duygusal ve fiziksel bakımın izlerini bilinçdışı şekilde hatırlamasıyla bazı psikolojik durumlar tetiklenir. Örneğin, kendi bebekliğinde yeterince aynalanmamışsa, bebeğine karşı “İçimden hiçbir şey gelmiyor”, “Bebeğime karşı yabancı hissediyorum” gibi söylemler baş gösterebilir. Bu cümleler, psikodinamik bir regresyonun dışavurumudur.

    Ya Sonra?
    Annenin bu dönemde psikolojik destek alması büyük önem taşır; çünkü eş, dost, akrabalar onu isteseler de tam olarak anlayamazlar. Burada çözülmemiş bazı çatışmalar yatar. Öncelikle bireysel terapiyle, sonrasında ise sosyal destekle, eşin rol paylaşımıyla ve en önemlisi annenin kendine izin vermesiyle iyileşme süreci gerçekleşebilir. Anne eğer bu dönemde destek alamazsa, bir süre sonra bebekli yaşama alışabilir ama bu durum kendiliğinden geçmek yerine şekil değiştirerek ileride karşısına tekrar çıkması kaçınılmaz bir son olur.

  • 4 Boyutlu Ultrason Nedir?

    4 Boyutlu Ultrason Nedir?

    Hamilelikte neden 4 boyutlu ultrason yapılır?

    4D Ultrason, 2D ultrasondan 2 hafta daha önce embriyonik hareketlerin görüntülenmesini sağlar. 2D ultrason ile karşılaştırıldığında, 4 boyutlu ultrason yaptırmanız doğum öncesi fetüsün durumunun değerlendirilmesi için önemli faydalar sağlayabilir. 4 Boyutlu ultrasonun gerçek faydaları arasında şunlar sayılabilir:

    • Fetüsün yüzünün gerçek zamanlı olarak değerlendirilmesi,
    • Yüzün buruşma hareketlerinin izlenmesi,
    • Bebeğin nefes alma hareketlerinin takibi,
    • Fetüsün yutkunma ya da göz kırpma hareketlerinin gözlemlenmesinin sağlanması

    4D ultrason uygulaması ile bebekte olabilecek dikkat eksikliği, hiperaktivite, şizofreni, epilepsi otizm vb. problemler kısmen doğum öncesi nörogelişim izlenerek tespit edilebilir. Uygulama bebeğin bu hastalıklar yaşaması hakkında bir potansiyel olup olmadığı hakkında fikir verebilir. Hiç bir zaman kesin tanı yöntemi olarak kabul edilmez.

    Farklı gebelik dönemlerinde fetal davranışın izlenmesi, beyin gelişim süreçlerindeki ilişkinin anlaşılması normal ve anormal merkezi sinir sistemi (CNS) gelişimi ve çeşitli yapısal, fonksiyonel anormalliklerin erken teşhis edilebilmesi hakkında fikir verebilir.

    4 Boyutlu ultrason ne zaman yaptırılır?

    4 Boyutlu ultrason için en uygun zaman gebeliğin 27. haftası ile 32 haftası arasıdır. 27 haftadan önce bebeğin derisinin altında çok az yağ vardır. Yüzü net görünemeyebilir. 32 haftadan sonra ise bebeğin başı pelvis derinliklerine inebileceği, için yüzü tam olarak görünmeyebilir. İnceleme için en uygun zaman aralığı 27. hafta ile 32. hafta arasıdır.

    4 boyutlu ultrason fiyatı ne kadar?

    4 Boyutlu ultrason genel olarak diğer ultrasonlara göre daha detaylı bilgiler verir ve nispeten daha pahalıdır. İşlem sonucunda hastaya ultrasonun CD’si verilebilir. Bu da ayrı bir fiyatlandırma gerektirebilir.

    4 boyutlu ultrason ne kadar sürer?

    4 Boyutlu ultrason çok detaylı bir çalışma olduğu için bazı hallerde 45 dakikaya kadar uzayabilir. Fakat genel olarak işlem 15 ila 30 dakika arasında tamamlanır. 2 boyutlu ultrasona oranla, 4 boyutlu ultrason daha kısa sürede tamamlanır.

    4 boyutlu ultrasonda Down sendromu belli olur mu?

    Ultrason taraması çalışmalarının hiç birisi bebeklerde Down sendromunu kesin olarak tespit etmenin bir yolu değildir. Bu yöntemle bebeklerde yaygın görülen potansiyel belirteçler saptanabilir.

    4 boyutlu ultrason zararlı mıdır?

    3D ve 4D Boyutlu taramalar 2D taramalar kadar güvenli kabul edilir. Yine de doktorlar bebeğin tıbbi olarak gerekli olduğundan daha fazla ultrasona maruz kalmaması için her zaman 4 boyutlu ultrason çekilmesini önermezler. Bunun nedeni bazı hallerde ultrason işleminin önerilen güvenlik sınırından daha uzun bir süre olan 45 dakika ile 1 saat arasında tamamlanmasıdır.

    Siz de bebeğinizde erken dönem gelişim özelliklerini ve/veya varsa sorunları uzman bir bakış açısıyla tespit edebilmek için kontrollerinizi zamanında yaptırmayı ihmal etmemelisiniz.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Her Türlü Aldatma İlişkide İz Bırakır

    Her Türlü Aldatma İlişkide İz Bırakır

    Var olan ilişkilerindeki problemleri masaya yatırıp, sorunları tespit edip, çözebilmek için çaba harcamak yerine susmayı tercih ediyor çiftler. Ya da susmayıp kanatırcasına acıtarak , suçlayarak kavga ediyorlar, önce saygı kayboluyor aralarında sonra da sevgi…

    Özellikle kadınlar duygusal boşluk hissettiklerinde bu duyguyla baş etmekte zorlanıyorlar. Ya çok sık hastalanıyorlar, ya fazla alışveriş , aile , arkadaş gezmesi yapıyorlar ya da başka bir ilişkinin içinde kayboluyorlar.

    Bazen kişilik yapı bozuklukları , bazen çocukluk çağı travmaları, bazen de evliliklerindeki ciddi problemler çiftlerin birbirlerini aldatmasına zemin hazırlıyor.

    Oysa ki var olan ilişki için yeterince çaba sarf etmeden ya da tüm çabalara rağmen yürümeyen bir ilişkiyi bitirmeden başka bir ilişkiyi başlatmak karşıdakinin değil kişinin kendisini aldatmasıdır. Çünkü problemleri görmezden gelmek ya da yok saymak, sanki başka bir kişiyle ilişki yaşarsa tüm sorunların biteceğine inanmak kişinin kendisine söylediği koca bir yalandır.

    Sadece aldatılan kişi değil, aldatan kişi de bir süre sonra kendisine olan inancını ve saygısını kaybetmeye başlar. “Eğer ben bu yalanları söyleyebiliyorsam başkaları da bana yalan söyleyebilir “ düşüncesi ile giderek insanlara olan güvenini yitirir, yalnızlaşmaya ve daha yüzeyel ilişkiler yaşamaya başlar.
    İster duygusal, ister cinsel, ister sanal olsun her aldatma ilişkide derin bir iz bırakır. Ancak kötü giden bir ilişkiyi her şeye rağmen sürdürmek her iki taraf için de haksızlıktır.

    Bu nedenle mutlaka gerçeklerle yüzleşilmeli ve her iki taraf da çözüm üretebilmelidir.

  • İyi Bir Ten Makyajı Nasıl Olmalı?

    İyi Bir Ten Makyajı Nasıl Olmalı?

    Cilt Gibi Hafif, Niyet Gibi Net

    Ten makyajı, bir anlamda makyajın özüdür. Gözleri ne kadar belirginleştirirsen belirginleştir, dudaklara en iddialı rengi sürsen bile; cilt pürüzlü, cansız ya da donuksa, makyajın genel havası da sönük kalır. İşin özü şu: İyi bir ten makyajı yapmayı biliyorsan, geri kalan her şey zaten daha kolay görünür.

    Peki, iyi bir ten makyajı nedir? Cildin hâlâ cilt gibi görünmesidir. Ne maske gibi durmalı ne de kat kat ürünle nefes alamamalı. Hem doğal hem duru hem de ihtiyacı karşılayan bir denge yakalanmalıdır.

    Adım adım, net bilgilerle ilerleyelim:

    1. Cildi Hazırla: Temizse, Her Şey Kolay
    Cilt makyaja hazırlanmazsa hiçbir ürün ciltle tam kaynaşmaz. Önce, nazik bir temizleyiciyle yüzünü yıka. Ardından cildinin ihtiyacına göre bir nemlendirici uygula. Bu adımı asla atlama. Çünkü kuru bir zemine fondöten sürersen pul pul olur, yağlı bir zemine sürersen gün içinde kayar.

    2. Gerekirse Baz Kullan
    Eğer gözeneklerin belirginse veya gün içinde makyajın uçup gidiyorsa, silikon bazlı bir makyaj bazı kullanabilirsin. Yağlı ciltler için matlaştırıcı, kuru ciltler için nemlendirici bazlar vardır. Ancak cildin dengedeyse bu adımı atlayabilirsin. Unutma, baz destekleyici bir adımdır, zorunlu değildir.

    3. Fondöten Seçimi: Ne Açık, Ne Koyu, Ne Kalın
    Fondöten cildinin birebir tonu olmalı. Boynuna en yakın duran ton, doğru tondur. Bir ton koyusu “bronz” göstermez; bir ton açığı da “aydınlık” değil, solgun görünüm verir.
    Formül seçimi cilt tipine bağlıdır:
    • Kuru ciltler: Işıltılı, nem veren fondötenler
    • Yağlı ciltler: Mat bitişli, yağ kontrolü sağlayan fondötenler
    • Karma ciltler: Yarı mat, dengeleyici fondötenler

    Az miktarda ürün al. Gerekirse üzerine biraz daha eklersin ama ilk kat mutlaka ince olmalı. Parmakla, süngerle ya da fırçayla uygulayabilirsin; önemli olan, tampon hareketlerle yedirmektir.

    4. Kapatıcı: Nerede Gerekiyorsa Orada
    Sivilce, kızarıklık ya da göz altı halkaları için ince yapılı bir kapatıcı kullan. Göz altına üçgen şeklinde değil, yalnızca morluk olan bölgeye nokta nokta uygula ve yedir.
    Fazla kapatıcı, göz altını gri gösterebilir. Şu kuralı unutma: Ürün ne kadar azsa, çizgilere o kadar az dolar.

    5. Sabitleme: Her Yere Değil, Gerekli Yere
    Pudra kullanacaksan, tüm yüze değil sadece T bölgesine (alın, burun, çene) uygula. Fazlası cildi unlu gibi gösterir. Transparan, ince yapılı bir pudra tercih et. Cildin kuruysa bu adımı atlayabilirsin.

    6. Canlılık Kat: Allık, Bronzer, Aydınlatıcı Üçlüsü
    Allık: Şeftali, gül kurusu, tarçın tonları… Ten rengine göre seni “uyanmış” gibi göstereni seç.
    Bronzer: Elmacık kemiğinin altına, şakaklara ve hafifçe çeneye uygula. Gölge verir ama dozunda olmalı.
    Aydınlatıcı: Elmacık kemiği üzerine, burun ucu ve dudak üstüne hafifçe uygula. Işıltılı değil, ıslak görünümlü olursa daha modern durur.

    7. Spreyle Bütünle
    Makyaj sabitleyici spreyler, makyajı cilde “oturtur”. Toz görünümünü alır ve makyajı daha doğal gösterir.
    Cildin kuruysa nemlendirici, yağlıysa matlaştırıcı etkili bir sprey tercih et.


    Sonuç mu?
    İyi bir ten makyajı, cilt gibi davranır. Cildin kendisi gibi görünür ama daha dinç, daha canlı, daha “Ben buradayım.” der gibi… Ne seni senden uzaklaştırır ne de seni gölgede bırakır.

    Ve unutma, en pürüzsüz cilt filtresi iyi bir cilt bakımıdır. Makyaj tamamlar ama temeli sen atarsın.