Yazar: yakese

  • Hamilelikte Zihinsel Dayanıklılığı Artırmanın Yolları

    Hamilelikte Zihinsel Dayanıklılığı Artırmanın Yolları

    Hamilelik dönemi, kadınlar için heyecan verici olduğu kadar zorlu bir süreçtir. Bu süreçte, fiziksel değişimlerin yanı sıra zihinsel ve duygusal dalgalanmalar da sıkça yaşanır. İşte bu noktada, Zihinsel Dayanıklılık geliştirmek, hem hamileliğinizi daha sağlıklı bir şekilde geçirmenize hem de bebeğinizi en iyi şekilde karşılamanıza yardımcı olur. Bu yazıda, hamilelik döneminde zihinsel dayanıklılığı artırmanın temel yöntemlerini ve günlük yaşamınıza entegre edebileceğiniz pratik alışkanlıkları keşfedeceğiz. Kendinizi güçlü hissetmek ve olası stres kaynaklarına karşı direnç geliştirmek için bu ipuçlarını mutlaka gözden geçirin.

    Hamilelikte Zihinsel Dayanıklılığı Artırmanın Temel Yöntemleri

    Hamilelik süreci, birçok değişim ve duygusal zorlukla birlikte gelir. Zihinsel dayanıklılığı artırmak için bazı temel yöntemler uygulamak, bu dönemi daha sağlıklı geçirmeye yardımcı olabilir. İlk olarak, duygularınızı ifade etmek önemlidir. Duygusal destek aramak, rahatlama ve stresle başa çıkma konusunda etkili bir yoldur.

    Ayrıca, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek de büyük bir rol oynar. Dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak, ruh halinizi iyileştirir. Yürüyüş gibi hafif egzersizler, hem fiziksel hem de mental sağlığı destekler.

    Son olarak, mindfulness ve meditasyon teknikleri uygulamak, zihinsel odaklanmayı artırır. Gün içinde kısa meditasyonlar yapmak, stres seviyelerini düşürür ve huzur sağlar. Bu yöntemleri benimseyerek, hamilelikte zihinsel dayanıklılığı önemli ölçüde artırabilirsiniz.

    Zihinsel Dayanıklılığı Geliştiren Günlük Alışkanlıklar

    Hamilelik sürecinde zihinsel dayanıklılığı artırmak için günlük alışkanlıklar oluşturmak büyük önem taşır. İşte bu alışkanlıklardan bazıları:

    • Meditasyon: Günlük meditasyon yapmak zihni sakinleştirir ve stresi azaltır. Sadece birkaç dakikalık sessiz zaman, zihinsel huzuru artırabilir.
    • Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivite, endorfin salgılar ve ruh halinizi olumlu yönde etkiler. Yürüyüş, yoga veya hafif egzersizler tercih edilebilir.
    • Sağlıklı Beslenme: Dengeli besinler tüketmek, enerji seviyenizi yükseltir ve zihinsel sağlığı korur. Omega-3 yağ asitleri ve vitaminler açısından zengin gıdalar tercih edilmelidir.
    • Günlük Tutma: Duygularınızı yazmak, zihinsel yüklerden kurtulmanıza yardımcı olur. Günlük tutarak düşüncelerinizi düzenleyebilirsiniz.
    • Yeterli Uyku: Uyku, zihinsel sağlığın temel taşlarından biridir. Yeterli ve kaliteli uyku almak, zihinsel dayanıklılığınızı güçlendirir.

    Bu yöntemleri günlük yaşamınıza dahil ederek, hem zihinsel hem de duygusal dayanıklılığınızı artırabilirsiniz.

  • Beyin Sağlığını Destekleyen Süper Besinler

    Beyin Sağlığını Destekleyen Süper Besinler

    Beyin sağlığını desteklemek, genel sağlığımız için kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, “beyin sağlığı süper besinler” tüketmek, zihinsel performansımızı artırabilir ve hafızamızı güçlendirebilir. Doğru besinler, beyin fonksiyonlarını iyileştirerek öğrenme ve hatırlama süreçlerini destekler. Ayrıca, bu süper besinler, yaşlanma sürecinin olumsuz etkilerine karşı da koruma sağlar. Sağlıklı bir beyin için, beslenme alışkanlıklarımıza dikkat etmek oldukça önemlidir.

    Beyin Sağlığını Destekleyen Süper Besinlerin Faydaları

    Beyin sağlığı süper besinler, zihinsel fonksiyonları artırarak genel sağlığı destekler. Bu besinler, beyin hücrelerini korur ve bilişsel becerilerin gelişmesine yardımcı olur. İşte bu süper besinlerin sağladığı bazı önemli faydalar:

    • Antioksidan Etki: Süper besinler, serbest radikalleri nötralize ederek beyin hücrelerini korur.
    • Hafıza Gelişimi: Özellikle Omega-3 yağ asitleri, hafızayı güçlendirir.
    • Ruh Halini İyileştirir: Vitamin ve mineral açısından zengin besinler, depresyon riskini azaltabilir.
    • Odaklanma ve Konsantrasyon: Düzenli tüketim, dikkat ve konsantrasyon yeteneğini artırır.

    Sonuç olarak, beyin sağlığı süper besinler, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız için vazgeçilmezdir.

    Beyin Sağlığı İçin En İyi Süper Besinler

    Beyin sağlığı süper besinler, zihinsel fonksiyonları güçlendirmek ve hafızayı desteklemek için oldukça etkilidir. İşte bu süper besinlerden bazıları:

    • Yağlı Balık: Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir, beyin hücrelerinin sağlığını korur.
    • Ceviz: Antioksidan özellikleri sayesinde beyin sağlığını destekler ve hafızayı güçlendirir.
    • Yaban Mersini: Zihin açıklığı ve hafıza sorunlarını azaltma konusunda etkili bir süper gıda!
    • Koyu Yeşil Yapraklı Sebzeler: Vitamin ve mineral depoları, beyin fonksiyonlarını iyileştirir.

    Bu beyin sağlığı süper besinler, düzenli alındığında zihinsel sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Unutmayın, sağlıklı bir beyin için dengeli beslenmeye özen göstermelisiniz!

  • Cinsel Güvenlik: Vajinal PH Dengesi Neden Önemlidir?

    Cinsel Güvenlik: Vajinal PH Dengesi Neden Önemlidir?

    Cinsel sağlık, bireylerin genel iyilik hali için son derece önemlidir ve vajinal pH dengesi bu konuda kritik bir rol oynar. Vajinal pH dengesi, öncelikle enfeksiyonları önlemede ve vajinal florayı korumada belirleyici bir faktördür. Bu nedenle, bu dengeyi korumak için alınacak önlemler, hem fiziksel hem de psikolojik sağlığı olumlu yönde etkileyebilir. Bu yazıda, vajinal pH dengesinin sağlık üzerindeki etkilerini ve bu dengeyi korumak için neler yapabileceğinizi keşfedeceğiz.

    Vajinal pH dengesinin sağlık üzerindeki etkileri

    Vajinal pH dengesi, kadınların üreme sağlığı açısından son derece önemlidir. İşte bu dengenin sağlık üzerindeki etkileri:

    • Enfeksiyon Riski: Vajinal pH dengesinin bozulması, bakteriyel ve mantar enfeksiyonlarına yol açabilir. Normal pH seviyesi 3.8 ile 4.5 arasında olmalıdır.
    • Dişi Florası: Sağlıklı bir vajinal pH dengesi, yararlı bakterilerin varlığını destekler. Bu bakteriler, zararlı organizmalarla mücadelede kritik rol oynar.
    • Cinsel Sağlık: Vajinal pH dengesinin korunması, cinsel ilişki sırasında rahatsızlık veya ağrı riskini azaltır. Bu, cinsel ilişkiyi daha keyifli hale getirir.

    Sonuç olarak, Vajinal PH Dengesi, genel sağlık ve yaşam kalitesi için kritik bir unsurdur. Dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır.

    Vajinal pH dengesini korumak için ipuçları

    Vajinal PH dengesi, kadın sağlığında kritik bir rol oynar. Bu dengeyi korumak için bazı kolay adımlar atabilirsiniz:

    • Doğru iç çamaşırı seçimleri: Pamuklu iç çamaşırları tercih edin, bu alanın hava almasını sağlar.
    • Yeterli su tüketimi: Günde en az 2 litre su içmek, vücudun sıvı dengesini korumaya yardımcı olur.
    • Dengeli beslenme: Probiyotik açısından zengin besinler (örneğin yoğurt) tüketmek, Vajinal PH dengesini destekler.
    • Kimyasal ürünlerden kaçınma: Laktik asit içermeyen sabunlar ve parfümlü ürünlerden uzak durun.
    • Düzenli kontroller: Kadın sağlığı için düzenli doktor muayeneleri önemlidir.

    Bu ipuçları, Vajinal PH dengesini koruyarak sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlar.

  • Bebeklerde Yürüteç Kullanımı: Faydaları ve Zararları

    Bebeklerde Yürüteç Kullanımı: Faydaları ve Zararları

    Bebeklerde yürüteç kullanımı, ebeveynler arasında yoğun bir tartışma konusudur. Bazı aileler, bu araçların bebeklerin yürüme becerilerini geliştirmesine yardımcı olduğunu savunurken, diğerleri potansiyel zararlarından endişe duymaktadır. Bu yazıda, bebeklerde yürüteç kullanımının faydaları ve zararları üzerinde durarak, ebeveynlerin bilinçli bir seçim yapmalarına yardımcı olacağız. Hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle bu konuyu ele alarak, tercihlerinizi daha sağlıklı bir şekilde belirlemenizi hedefliyoruz.

    Bebeklerde Yürüteç Kullanımının Faydaları

    Yürüteç kullanımı, bebeğin motor becerilerinin gelişimine olumlu etki edebilir. İşte bazı faydaları:

    • Denge ve Koordinasyon Gelişimi: Yürüteçler, bebeğin dengesi ve koordinasyonunu geliştirmesine yardımcı olur.
    • Aile ile Etkileşim: Bebek, yürüteç sayesinde etrafında daha fazla insanla etkileşim kurarak sosyal becerilerini güçlendirir.
    • Bağımsız Hareket Yeteneği: Yürüteç kullanımı, bebeğin kendi başına hareket etme isteğini artırır.
    • Gelişen Kas Gücü: Bebeğin bacak ve karın kasları yürüteç kullanırken aktif olarak çalışır.

    Ancak, yürüteçlerin aşırı kullanılmaması gerektiğini unutmayın. Dengeli ve sınırlı bir şekilde yönlendirilmelidir.

    Bebeklerde Yürüteç Kullanımının Zararları

    Yürüteç kullanımı, bazı faydaları olsa da, bebekler için çeşitli zararlar da taşıyabilir. İşte bu zararları göz önünde bulundurmak önemlidir:

    • Düşük riskini artırır: Yürüteç, bebeğin düzgün düşme refleksini geliştirmesine engel olabilir.
    • Aşırı hız: Bebeğin yürümeye başlaması ile ilgili gelişimini olumsuz etkileyebilir; çünkü yürüteç kullanımı, yürüme becerilerini geç geliştirir.
    • Yanlış duruş: Yürüteç kullanımı, bebeklerin iskelet yapısına negatif etki edebilir ve uygun duruş ile yürüyüş gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.
    • Sosyal etkileşim eksikliği: Yürüteçte geçirilen zaman, bebeklerin emekleme ve çevreyle etkileşim kurma şansını azaltır.

    Sonuç olarak, yürüteç kullanımı zararları dikkatle değerlendirilmelidir. Bu nedenle ebeveynlerin bilinçli seçimler yapması önemlidir.

  • Sosyal Kaygı Bozukluğu: Belirtileri ve Çözüm Yolları

    Sosyal Kaygı Bozukluğu: Belirtileri ve Çözüm Yolları

    Sosyal kaygı, pek çok kişinin günlük yaşantısını olumsuz etkileyen bir durumdur. İnsanlarla etkileşim kurma konusunda yaşanan zorluklar, sosyal kaygı bozukluğunun en belirgin belirtilerindendir. Bu rahatsızlık, duygusal ve fiziksel sıkıntılarla birlikte gelirken, aynı zamanda kişinin sosyal yaşamını da kısıtlar. Neyse ki, sosyal kaygı ile başa çıkabilmek için çeşitli çözüm yolları bulunmaktadır. Bu yazıda, sosyal kaygı bozukluğunun belirtilerini ve etkili çözüm yöntemlerini keşfedeceğiz.

    Sosyal Kaygı Bozukluğunun Belirtileri

    Sosyal kaygı, bireylerin sosyal durumlarda yoğun endişe ve rahatsızlık hissetmesine neden olur. Bu durumun belirtileri genellikle aşağıdaki gibidir:

    • Yüzde kızarma: Sosyal ortamlarda aşırı utanma ve kızarma hissi.
    • Terleme: Gerginlik nedeniyle aşırı terleme meydana gelir.
    • Çarpıntı: Kalp atışlarının hızlanması, kaygı düzeyini gösterir.
    • Göz teması kuramama: Başkalarıyla konuşurken göz teması kurmada zorluk.
    • Sosyal ortamlardan kaçınma: Olumsuz değerlendirilme korkusuyla sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınmak.

    Bu belirtilerin sıklığı ve şiddeti sosyal kaygı bozukluğunun tanısı için önemlidir. Eğer bu belirtiler günlük yaşamı etkiliyorsa profesyonel destek almak faydalı olabilir.

    Sosyal Kaygı Bozukluğu için Çözüm Yolları

    Sosyal kaygı ile başa çıkmak için çeşitli çözüm yolları bulunmaktadır. İşte bu yollardan bazıları:

    • Bireysel Terapi: Bireysel terapiler, kişilerin sosyal kaygılarını anlamalarına ve bu kaygıları yönetmelerine yardımcı olur.
    • Grupla Terapisi: Aynı durumu yaşayan bireylerin bir araya gelmesi, destekleyici bir ortam yaratır.
    • İlaç Tedavisi: Doktor gözetiminde kullanılan bazı antidepresanlar, sosyal kaygıyı azaltabilir.
    • Gevşeme Teknikleri: Meditasyon, yoga veya derin nefes alma gibi teknikler, stres seviyelerini düşürerek sosyal kaygıyla başa çıkmayı kolaylaştırır.

    Bu yollar, sosyal kaygıyı azaltmak ve yaşam kalitesini artırmak için etkili yöntemlerdir. Unutmayın, profesyonel destek almak her zaman önemlidir.

  • Dünya Kadınlar Günü Nasıl Ortaya Çıktı?

    Dünya Kadınlar Günü Nasıl Ortaya Çıktı?

    Dünya Kadınlar Günü, her yıl kutlamaların ve farkındalığın odak noktası haline gelmiştir. Peki, bu önemli günün kökenleri nereden geliyor? Kadın hakları mücadelesinin tarihçesi, bizlere bu özel günün anlamını ve önemini anlatıyor. Gün geçtikçe artan etkinlikler ve organizasyonlar, hem geçmişimizi hatırlatıyor hem de gelecekte daha eşit bir dünya için mücadele etme isteğimizi pekiştiriyor. Şimdi, bu anlamlı günde tarih boyunca neler yaşandığına birlikte göz atalım.

    Dünya Kadınlar Günü’nün Tarihçesi

    Dünya Kadınlar Günü, 8 Mart tarihinde kutlanır ve kadının toplumsal, ekonomik ve politik alandaki haklarını savunma amacı taşır. İlk kez 1909 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde, sosyalist kadınlar tarafından kutlanmaya başlandı.

    Sonraki yıllarda, özellikle 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, Alman aktivist Clara Zetkin, bu günü uluslararası olarak kutlama fikrini ortaya attı.

    Hızla yayılan bu hareket, 1977 yılında Birleşmiş Milletler tarafından resmen kabul edildi. Dünya Kadınlar Günü, artık dünya genelinde kadın hakları ve cinsiyet eşitliği için farkındalık yaratmayı hedefliyor.

    Özetle, bu özel gün, kadınların mücadelelerinin bir sembolü haline geldi ve her yıl daha fazla insana ulaşmayı sürdürüyor.

    Kadın Hakları Mücadelesinin Önemi

    Dünya Kadınlar Günü, kadın hakları mücadelesinin sembolüdür. Bu mücadele, toplumsal eşitlik ve adaletin sağlanması adına hayati bir rol oynamaktadır. Kadınlar, tarih boyunca ayrımcılığa maruz kalmış ve birçok hak için savaş vermiştir.

    Kadın hakları mücadelesinin önemi şunlardır:

    • Eşitlik: Kadın ve erkek arasında eşitlik sağlamak.
    • Eğitim: Kadınların eğitim hakkından faydalanmasını teşvik etmek.
    • Sağlık: Kadın sağlığını iyileştirmek ve sağlıklı yaşam koşulları sunmak.
    • Ekonomi: Kadınların ekonomik bağımsızlık kazanmasını desteklemek.

    Dünya Kadınlar Günü, bu hedeflerin görünür olmasına ve daha fazla kadının sesi olmasına katkı sağlar.

    Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri

    Dünya Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart’ta kutlanan özel bir gündür. Bu günde, kadınların toplumsal, ekonomik ve politik başarıları kutlanırken, aynı zamanda kadın hakları için farkındalık artırılır. Etkinlikler genellikle şu şekilde düzenlenir:

    • Yürüyüşler ve Gösteriler: Kadınlar, şehir merkezlerinde yürüyüşler düzenleyerek taleplerini dile getirir.
    • Konferanslar ve Paneller: Kadın hakları üzerine uzmanların katıldığı etkinliklerde önemli konular tartışılır.
    • Atölye Çalışmaları: Kadınlar için kişisel gelişim ve liderlik eğitimi gibi aktiviteler düzenlenir.

    Bu etkinlikler, Dünya Kadınlar Günü’nün anlamını vurgularken, kadın dayanışmasını pekiştirir. Unutmayalım ki her yıl bu etkinliklerle kadınların sesini daha da güçlü bir şekilde duyuruyoruz!

    Gelecekte Kadın Hakları İçin Ne Yapılmalı

    Gelecekte kadın haklarını güvence altına almak ve geliştirmek için atılması gereken adımlar oldukça önemlidir. Dünya Kadınlar Günü bu anlamda bir farkındalık yaratıyor. İşte öneriler:

    • Eğitim: Kadınların eğitimi artırılmalı. Eğitimli kadınlar, toplumsal değişim için daha fazla katkı sağlar.
    • Fırsat Eşitliği: İş hayatında ve siyasette kadın-erkek fırsat eşitliği sağlanmalı.
    • Farkındalık: Kadın hakları konusunda toplumda farkındalık artırılmalı. Medyanın bu konudaki rolü büyük.
    • Destek Programları: Kadın girişimcilere yönelik destek programları oluşturulmalı.

    Birlikte hareket ederek, Dünya Kadınlar Günü‘nü sadece bir gün değil, her gün kutlamak ve kadın haklarını korumak mümkün!

  • Doğum Sonrası Spor: Ne Zaman Başlanmalı?

    Doğum Sonrası Spor: Ne Zaman Başlanmalı?

    Doğum sonrası spor, yeni annelerin fiziksel ve mental sağlıklarını yeniden kazanmalarına yardımcı olur. Bu süreçte, vücutlarındaki değişikliklere uyum sağlamak ve enerji seviyelerini artırmak oldukça önemlidir. Ancak, doğum sonrası spora ne zaman başlanacağı ise birçok anne için merak edilen bir konudur. Doğumdan sonra doğru zamanda yapılan egzersizler, hem zindelik sağlar hem de ruh halini iyileştirir. Böylece, yeni anneler hem kendilerini daha iyi hisseder hem de bebekleriyle daha aktif bir ilişki kurma fırsatı bulur.

    Doğum Sonrası Sporun Faydaları

    Doğum sonrası spor, hem fiziksel hem de psikolojik olarak birçok fayda sağlar. İşte bu faydalardan bazıları:

    • Fiziksel İyileşme: Vücut, doğumdan sonra hızla eski haline dönmek için spora ihtiyaç duyar.
    • Kilo Kontrolü: Doğum sonrası artan kiloları vermek, düzenli spor sayesinde kolaylaşır.
    • Enerji Artışı: Egzersiz, enerji seviyelerini yükselterek günlük hayatta daha aktif olmanıza yardımcı olur.
    • Stres Azaltma: Spor, endorfin salgılarak ruh halinizi olumlu etkiler ve stres seviyenizi düşürür.
    • Sosyal Etkileşim: Spor aktiviteleri, diğer annelerle tanışma ve sosyal bir bağ kurma fırsatı yaratır.

    Sonuç olarak, doğum sonrası spor, hem beden hem de zihin sağlığı için son derece faydalıdır.

    Doğum Sonrası Spora Başlama Zamanı

    Doğum sonrası spor, annelerin fiziksel ve mental sağlıkları için önemlidir. Ancak, bu süreçte doğru zamanlamayı belirlemek kritik bir rol oynar. İşte doğum sonrası spora başlama zamanı hakkında bilmeniz gerekenler:

    • Normal Doğum: Genellikle 6-8 hafta sonra hafif egzersizlere başlanabilir.
    • Sezaryen Doğum: En az 8-12 hafta beklemek gerekebilir.
    • Doktor Onayı: Egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktora danışmalısınız.

    Doğum sonrası spor yaparken dikkate almanız gereken faktörler:

    • Vücut durumu: Kendinizi hazır hissetmek önemlidir.
    • Emzirme durumu: Emziren annelerin egzersiz öncesi dikkatli olmaları gerekir.

    Unutmayın, her bireyin durumu farklıdır; bu nedenle, kendi vücudunuzu dinlemek ve profesyonel tavsiye almak her zaman en iyisidir.

  • Bebekle Evde Oyun Saati: Kolay ve Eğlenceli Aktiviteler

    Bebekle Evde Oyun Saati: Kolay ve Eğlenceli Aktiviteler

    Bebekle oyun saatleri, ebeveynler için hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim sunar. Evde geçirilen zaman, bebeklerin fiziksel ve zihinsel gelişimlerini destekleyecek aktiviteler sayesinde çok daha keyifli hale gelir. Oyun saatlerinde, bebeklerin yaşına uygun materyallerle yapılabilecek çeşitli oyunlar, motor becerilerin artmasına ve sosyal etkileşimlerin gelişmesine yardımcı olur. Bu yazıda, bebekle evde yapabileceğiniz kolay ve eğlenceli aktiviteleri keşfedeceğiz.

    Bebekle evde yapılabilecek eğlenceli aktiviteler

    Evde bebekle geçirmek istediğiniz süreyi daha eğlenceli hale getirmek için birçok aktivite bulunmaktadır. Bebekle oyun saatleri içerisinde şu aktiviteleri deneyebilirsiniz:

    • Yumuşak oyuncaklar: Bebeklerin dokunup hissetmesi için çeşitli yumuşak oyuncaklar sunun.
    • Müzik ve dans: Eğlenceli müzikler açarak bebekle birlikte dans edin. Hareket, beyin gelişimini destekler.
    • Hikaye zamanı: Renkliliklerle dolu resimli kitaplar okuyarak bebekle kaliteli zaman geçirin.
    • Sanat aktiviteleri: Güvenli ve kolay boyalarla parmak boyası yaparak görsel yeteneklerini geliştirin.

    Bu tür aktiviteler, yalnızca bebekle oyun saatleri sırasında eğlenceli zaman geçirmekle kalmaz, aynı zamanda beyin gelişimine de katkıda bulunur.

    Bebekler için uygun oyun araçları ve malzemeleri

    Bebekle oyun saatleri için doğru oyun araçları ve malzemeleri seçmek büyük önem taşır. İşte bu süreçte dikkate almanız gereken bazı önemli noktalar:

    • Güvenlik: Oyun materyalleri toksik olmayan malzemelerden yapılmış olmalı. Keskin kenarları olmayan, yutulması zor parçalar tercih edin.
    • Yaş uygunluğu: 0-6 ay arası oyuncaklar, daha çok dokunma ve sesli oyuncaklara yönlendirilmelidir. 6-12 ay arasındaki bebekler için ise yumuşak bloklar ve yüzeylerde kaymayan oyuncaklar uygundur.
    • Gelişim desteği: Renkli ve hareket eden oyuncaklar, motor becerilerini desteklerken, yumuşak kitaplar bebeğin zihinsel gelişimine katkı sağlar.

    Bebekle oyun saatleri sırasında, bu araçlar ve malzemelerle keyifli zaman geçirmeniz mümkün!

  • Çocuklar Depresyona Girebilir Mi?

    Çocuklar Depresyona Girebilir Mi?

    Son bir aydır 9 yaşındaki kızlarının karın ağrısı, baş ağrısı şikayetleri ile okula gitmek istememe, gerekli gereksiz her şeye  ağlama, kendi yatağında yatmak istememe gibi davranış değişiklikleri üzerine çocuk hekimine başvuran aileye ; yapılan muayene ve tıbbi tahlillerin normal olduğu, çocuğun şikayetlerinin psikolojik olabileceğini söylenmişti.

    Aileyle  yaptığımız görüşmelerde daha ayrıntılı öykü aldığımızda yemek yeme probleminin de olduğunu, hatta son iki haftadır geceleri alt ıslattığını öğreniyoruz.

    Annesi : kızım  “ okulda arkadaşlarım beni sevmiyor, kimse benimle oyun oynamak istemiyor, ben evde seninle kalmak istiyorum diyerek her sabah ağlıyor “ diyordu.

    Öğretmenden alınan bilgi de ise ; ”okulda arkadaşlarıyla asıl kendisi oynamak istemiyor, derslerde dalgın, son birkaç aydır daha içine kapandı, dersleri dinlemiyor” artık demişti.

    Çocuklar ailelerinin aynasıdır

    Ailede yaşanılan sıkıntılar, tartışmalar , fiziksel veya ruhsal hastalıklar, boşanma aşamasına gelen evlilik problemleri sağlıklı çözümlenemediğinde çocuklara yansır.

    Depresyon aile içinde yayılma özelliği olan bir hastalıktır. Bu nedenle evde yaşayan aile bireylerinin de mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir.  Çünkü bazen depresyonda olan ebeveyn her şeyi olumsuz görme nedeni ile çocuğun sorunlarını büyütebilir veya kendi problemleri ile o kadar ilgilidir ki çocuğunun yaşadığı sorunları fark edemeyebilir .

    Bu örneğimizde de anne baba arasında süregelen tartışmalar, babanın evi terk etmesi, annenin çalıştığı kurumdaki maddi ve yönetimsel sorunları nedeni ile evde yaşanılan kaos, çocuğun  fiziksel ihtiyaçlarının fazlasıyla karşılanırken, duygusal ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi , tıpkı depresyonda olan annesi gibi çocuğun da depresyona girmesine neden olmuştu.

    Çocukluk çağı depresyonu mutlaka tedavi edilmelidir

    • Eğer ailede depresyonda olan başka bir birey varsa ve tedavi olmamışsa , mutlaka o birey de tedavi edilmelidir.
    • 7 yaş altındaki çocukların depresyon tedavisinde öncelikle oyun terapisi yer almaktadır.
    • Okul çağı veya ergenlik dönemindeki çocukların depresyon tedavisinde ise , psikoterapinin yanı sıra ilaç tedavisi kullanılmaktadır.
    • Eğer “küçücük çocuk ilaç mı kullanırmış” gibi bir düşünce ile tedavi geciktirilir ise  problem daha da derinleşebilir.

    Kaynak : Dr. Obengül Ejder