Yazar: yakese

  • Gebelik Kaybı (Düşük) Nedir?

    Gebelik Kaybı (Düşük) Nedir?

    Erken gebelik kaybı (düşük) nedir?

    Düşük, gebeliğin herhangi bir müdahale olmadan kendi kendine sona ermesi durumudur. 20. haftadan önce görülen bu durum, halk arasındaki gebeliklerin yüzde 10-20 aralığında görülebilir. Bu oran, bilinen çalışmalardan elde edilmiştir. Dolayısıyla henüz hamile olduğunu bilmeyen ve düşük yapan kadınlar bunu regl kanaması ve ağrısı ile karıştırabilir. Bu nedenle düşük yapma oranının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

    Düşük çeşitleri nelerdir?

    Düşük çeşitleri genel olarak şu şekilde sınıflandırılır:

    • Kaçınılmaz Düşük
    • Tam Düşük
    • Eksik/Tam Olmayan Düşük
    • Gözden Kaçırılan/Kaçırılmış Düşük
    • Tekrarlayan Düşük

    Bu düşük türlerinin her biri, bireyde farklı komplikasyonlara neden olabilir. Aynı zamanda bazı düşük türlerinde hastanın tedavi edilmesi veya geçmiş yaşantılarının incelenmesi gerekebilir.

    Düşükler en çok kaçıncı haftada olur?

    Düşükler, çoğunlukla hamileliğin 12. haftasına kadar görülür. Bu süreçten sonra düşük yapma olasılığı azalsa da 20. haftaya kadar bu ihtimal devam eder. 20. haftadan sonraki gebelik sonlanmaları ise erken doğum olarak adlandırılır. Gebeliğin ilk 20. haftasında düşük yapmanın belli başlı bazı nedenleri vardır.

    Düşük nasıl hissedilir? Düşük belirtileri nelerdir?

    Düşük yapan bir kadında görülen belirtiler genellikle şu şekildedir:

    • Vajinal lekelenme veya ağır kanama
    • Karında veya sırtta ağrı ve kramp
    • Vajinadan sıvı veya doku geçişi

    Bunların yanı sıra düşüğün kişiden kişiye değişen belirtileri de görülebilir. Hamile olduğunuzu biliyorsanız veya şüpheleniyorsanız bu tür durumlarda mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.

    Kaç haftalık düşüklerde kürtaj gerekmez?

    Her gebeliğin sonlanmasında kürtaj gerekmez. Bu aşamada gebeliğin kaçıncı haftada sonlandığını belirlemek gerekir. Özellikle 6-7 haftadan az olan gebeliklerde düşük kendi kendine gerçekleştiğinden tıbbi müdahaleye gerek kalmayabilir. Gebelik büyüdükçe ise düşük sonrası içeride parça kalma ihtimali artar. Bu tür durumlarda doktorlar vajina ultrasonu yardımıyla rahmin içerisine bakarak kürtaj gerekip gerekmediğine karar verebilir.

    Tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri nelerdir?

    Gebelik kayıplarının tekrarlanmasının bazı nedenleri vardır. Bu nedenler ise şu şekildedir:

    • Genler veya kromozomlarla ilgili sorunlar
    • Annenin sağlık durumu
    • Yaş
    • Kronik durumlar
    • Aile geçmişi
    • Rahim veya servikal bazı problemler
    • Obezite

    Bu durumların annede görülmesi durumunda tekrarlayan gebelikler açığa çıkabilir. Doktorlar eşliğinde uygulanacak tedavilerle tekrarlayan gebelik sorunu engellenebilir.

    Tekrarlayan gebelik kayıplarında yapılan testler nelerdir?

    Tekrarlayan gebelik kayıplarında gebeliklerin neden sonlandığını belirlemek için uzmanlar bazı test yöntemlerine başvururlar. Bu yöntemler şu şekildedir:

    • Periferik Karyotip (Kadın ve erkekte kromozom analizi)
    • Trombofili (Pıhtılaşma faktörleri)
    • Rahim iç boşluğunun incelenmesi amacıyla SIS, histeroskopi ve HSG
    • Açlık kan şekeri
    • Glukoz yükleme testi
    • HBA1c
    • TSH
    • Serbest T4
    • Prolaktin
    • Düşük materyalinin genetik tetkiki

    Gebelik kaybı sonrası hamile kalanlar nelere dikkat etmelidir?

    Gebelik kaybı sonrasında tekrar bir düşük yaşamamak için bazı durumlara dikkat etmek önemlidir. Öncelikle düşük sonrasında bu düşüğün neden meydana geldiğini doktorunuz yardımıyla takip etmeyi deneyebilirsiniz. Bu sayede bir sonraki gebeliğinizde düşük yaşamanızın önüne geçebilir ve gerekliyse bazı tedavilerden faydalanabilirsiniz. Düşükten sonra sağlıklı bir hamilelik geçirmek için sağlıklı beslenmeye dikkat etmek, doktor tavsiyelerine harfiyen uymak, kullanılan ilaçlara dikkat etmek ve günlük rutinleri hamilelik doğrultusunda değiştirmek önerilir.

    Gebelik kaybının nedenleri hakkında mutlaka doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.

    Kaynak : Op. Dr. Ali Gemici

  • Sağlık için Su Tüketimi Rehberi

    Sağlık için Su Tüketimi Rehberi

    Yaz sıcakları, vücudumuzun suya olan ihtiyacını artırır ve bu durumda doğru hidrasyon oldukça önemlidir. Yaz aylarında artan sıcaklık, sıvı kaybını hızlandırırken, yeterli su tüketimi sağlığımızı korumak için kritik bir rol oynar. Su tüketiminin faydaları saymakla bitmez; bu nedenle, sağlıklı bir yaşam sürmek isteyen herkesin yaz boyunca su içmeyi ihmal etmemesi gerekir. Hidrasyon konusunda bazı pratik ipuçlarıyla, günlük su ihtiyacınızı kolaylıkla karşılayabilirsiniz.

    Yaz Sıcaklarının Etkileri ve Hidrasyon İhtiyacı

    Yaz aylarında artan sıcaklık, vücudun Hidrasyon ihtiyacını önemli ölçüde etkiler. Yüksek sıcaklık, terlemeyi artırır ve dolayısıyla su kaybını hızlandırır. Bu nedenle, yazın su tüketimi oldukça önemlidir.

    Aşağıda, yaz sıcaklarının vücutta yarattığı etkiler ve Hidrasyon ihtiyacının neden önemli olduğunu bulabilirsiniz:

    • Sıcak hava: Vücut sıcaklığını dengelemek için daha fazla sıvı kaybeder.
    • Terleme: Aşırı terleme, mineral kaybına ve susuzluğa yol açar.
    • Dehidrasyon riski: Yeterli su içilmezse baş ağrısı, yorgunluk ve konsantrasyon kaybı gibi sorunlar görülür.

    Sonuç olarak, yaz sıcaklarında yeterli Hidrasyon sağlamak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız için hayati öneme sahiptir. Bu dönemde su tüketimini artırmak önemlidir.

    Su Tüketiminin Faydaları

    Su, vücudumuzun en önemli bileşenlerinden biridir ve yaz aylarında hidrasyon ihtiyacımız artar. Yeterli miktarda su tüketmek, sağlığımız için birçok fayda sunar:

    • Vücut sıcaklığını düzenler: Yaz sıcaklarında serin kalmamızı sağlar.
    • Enerji seviyelerini artırır: Su, hücrelerin enerjisini yükseltir, yorgunluk hissini azaltır.
    • Sindirim sistemine yardımcı olur: Yeterli hidrasyon, sindirim sürecini kolaylaştırır.
    • Cilt sağlığını korur: Su, cildin nem dengesini sağlar ve kurumasını önler.
    • Zihin fonksiyonlarını destekler: Hidrasyon, konsantrasyon ve bellek üzerinde olumlu etkiler gösterir.

    Sonuç olarak, yaz aylarında su tüketiminin artırılması, sağlıklı bir yaşam için kritik bir role sahiptir. Hidrasyonunuzu sağlamayı unutmayın!

    Hidrasyon İçin Pratik İpuçları

    Yaz aylarında doğru Hidrasyon sağlamak, sağlığımız için kritik öneme sahiptir. İşte Hidrasyonu artırmanın bazı pratik ipuçları:

    • Düzenli Su Tüketimi: Günde en az 2-3 litre su içmeyi hedefleyin.
    • Meyve ve Sebzeler: Su içeriği yüksek meyve ve sebzeleri (örn. karpuz, salatalık) tercih edin.
    • Su Hatırlatıcılar: Telefonunuza su içmeniz için hatırlatıcılar ayarlayın.
    • Sıcak İklimlerde Hidrasyon: Sıcak havalarda sıklıkla su içmeyi unutmayın. Aksi takdirde Dehidratasyon riski artar.

    Bu ipuçlarını uygulayarak, yaz boyunca ideal Hidrasyon seviyenizi koruyabilirsiniz. Unutmayın, sağlıklı bir yaşam için su hayati öneme sahiptir!

  • Doğayla İç İçe Zihinsel Yenilenme

    Doğayla İç İçe Zihinsel Yenilenme

    Yaz mevsimi, kadın psikolojisi üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Doğanın güzellikleri, ruh halimizi canlandırırken zihinsel yenilenme için de mükemmel bir fırsat sunar. Özellikle yürüyüşler, stresin azalmasını sağlayarak zihin ve beden dengesini yeniden kurar. Yaz aylarında açık havada vakit geçirmek, enerjimizi artırarak daha pozitif düşünmemizi mümkün kılar. Böylece, doğayla iç içe geçirdiğimiz her an, zihinsel sağlığımızı yeniden yapılandırmak için büyük bir katkı sağlar.

    Yaz Mevsiminde Kadın Psikolojisi ve Doğanın Önemi

    Yaz mevsimi, kadınların psikolojik sağlığında büyük bir etkiye sahiptir. Doğa ile iç içe olmak, zihinsel yenilenme sürecine katkıda bulunur. İşte doğanın önemine dair bazı noktalar:

    • Doğal Görüntüler: Yeşil alanlar ve çiçekler, stres seviyelerini düşürür.
    • Fiziksel Aktivite: Yürüyüş ve spor, endorfin salgılayarak ruh halini iyileştirir.
    • Güneş Işığı: Güneş, serotonin üretimini artırarak mutluluk hissi verir.

    Bu etkenler, yaz aylarında kadınların psikolojik ve ruhsal dengelerini sağlarken, zihinsel yenilenme için de ideal bir zemin hazırlar.

    Zihinsel Yenilenme için Doğa Yürüyüşleri

    Doğa yürüyüşleri, zihinsel yenilenme açısından büyük faydalar sunar. Aşağıda doğa yürüyüşlerinin sağladığı bazı avantajlar:

    • Stres Azaltma: Doğada geçirilen zaman, stresi azaltarak ruh halinizi iyileştirir.
    • Yaratıcılığı Artırma: Doğa, yeni fikirler ve ilham kaynağıdır.
    • Fiziksel Aktivite: Yürüyüş, bedensel sağlığı artırarak zihinsel sağlığı da destekler.
    • İletişim ve Sosyal Bağlar: Doğa yürüyüşleri, sevdiklerinizle vakit geçirmenin harika bir yoludur.

    Yürüyüş yaparken doğanın seslerini dinlemek ve çevrenizi gözlemlemek, zihinsel yenilenme sürecinizi hızlandıracaktır. Bu nedenle, yaz mevsiminde doğa ile iç içe olmak, ruh halinizi olumlu yönde etkiler.

    Yazın Kadınların Ruh Haline Etkileri

    Yaz mevsimi, kadınların ruh hali üzerinde olumlu etkiler yaratır. Bu dönemde artan güneş ışığı ve doğayla iç içe olmak, zihinsel yenilenme sürecini destekler. İşte yazın kadınların ruh haline olan etkileri:

    • Enerji Artışı: Güneş, vücutta serotonin salgısını artırarak ruh halini iyileştirir.
    • Doğa ile Bağlantı: Parklarda yürüyüş yapmak, stres seviyelerini düşürür.
    • Sosyal Etkileşim: Yazın düzenlenen etkinlikler, sosyal bağlantıları güçlendirir.

    Bu faktörler bir araya gelerek, yazın psikolojik olarak daha huzurlu ve mutlu hissetmenizi sağlar. Böylece zihinsel yenilenme sürecini daha verimli geçirmiş olursunuz.

  • Yaz Mevsiminde Şıklık: Kadınlar için Hafif ve Rahat Giyim Önerileri

    Yaz Mevsiminde Şıklık: Kadınlar için Hafif ve Rahat Giyim Önerileri

    Yaz mevsimi, sıcak hava ile birlikte şıklığı ön plana çıkarmak için mükemmel bir fırsat sunar. Kadınlar için hafif ve rahat giyim önerileri, hem konforu hem de zarafeti bir arada sunar. Bu dönemde, trendy kıyafetler ve aksesuarlar ile kombin yaparak göz alıcı bir görünüm elde etmek mümkündür. Özellikle, şıklık yaz mevsimi için ideal bir tema olup, doğru seçimlerle etkileyici bir stil yaratmak her kadının elindedir.

    Yaz Mevsiminin Moda Trendleri

    Yaz mevsimi, şıklık yaz mevsimi anlayışıyla dolup taşar. Bu dönemin modasında dikkat çeken trendler şunlardır:

    • Canlı Renkler: Neon tonları ve pastel renkler, yazın enerjisini yansıtır.
    • Hafif Kumaşlar: Pamuk, keten gibi doğal materyaller, sıcak havalarda konfor sağlar.
    • Geniş Kesimler: Bol ve rahat kesimler, hem şıklığı hem de rahatlığı bir araya getirir.
    • Dantel Detaylar: Şıklık yaz mevsimi için dantel dokular, zarif görünüm yaratır.

    Bu trendleri kombinleyerek, yaz stilinizi daha çekici hale getirebilirsiniz. Unutmayın, önemli olan hem tarz hem de konfor!

    Hafif ve Rahat Giyim Seçenekleri

    Yaz mevsiminde şıklık yaz mevsimi için rahat ve hafif giysiler seçmek büyük önem taşır. İşte bu dönemde tercih edebileceğiniz beş seçenek:

    • Pamuklu Elbiseler: Hem serin tutan hem de şık bir görünüm sunar.
    • Şortlar: Nefes alabilen kumaşlardan yapılan şortlar, hareket özgürlüğü sağlar.
    • Tişörtler: Renkli ve desenli tişörtler, sade kombinlerde fark yaratır.
    • Maxi Etekler: Uzun etekler, hem rahat hem de şık bir seçenektir.
    • Kısa Ceketler: Gece serinliklerinde kullanabileceğiniz hafif ceketler, kombinlerinizi zenginleştirir.

    Unutmayın, şıklık yaz mevsimi için seçtiğiniz kıyafetlerin konforlu olması da oldukça önemlidir!

    Yaz İçin Aksesuar Önerileri

    Yaz mevsiminde şıklığınızı tamamlamak için doğru aksesuarlara ihtiyacınız var. Şıklık yaz mevsimi sırasında öne çıkan aksesuarlardan bazıları şunlardır:

    • Şapkalar: Güneşin zararlı ışınlarından korunurken, stilinize zarafet katar.
    • Gözlükler: Yazın vazgeçilmezi olan büyük çerçeveli gözlükler şıklığınızı artırır.
    • Bilezikler: Hafif ve renkli bilezikler, yaz kıyafetlerinize canlılık katabilir.
    • Çantalar: Rahat ve şık bir plaj çantası tercihi, yaz stilinizi tamamlar.

    Bu aksesuarlara dikkat ederek, hem konforlu hem de şık bir görüntü elde edebilirsiniz. Unutmayın, şıklık yaz mevsimi için doğru seçimleri yapmak sizi öne çıkarır!

  • Verimliliği Artırmanın 10 İpucu

    Verimliliği Artırmanın 10 İpucu

    Günlük hayatımızda yaz mevsimi, hem dinlenme hem de üretkenlik fırsatları sunar. Bu dönemde, verimliliği artırmak için çeşitli stratejiler ve yöntemler kullanmak büyük önem taşır. Özellikle yaz aylarında enerji seviyelerimizi yükseltmenin yollarını keşfetmek, hem iş hem de sosyal yaşamda başarılı olmamıza yardımcı olabilir. Yaz mevsiminde uygulanabilecek pratik verimlilik ipuçları ile daha keyifli ve üretken günler geçirebilirsiniz.

    Yaz Mevsiminde Zaman Yönetimi Stratejileri

    Yaz mevsiminde verimliliği artırmak için etkili zaman yönetimi stratejileri uygulamak büyük önem taşır. Bu stratejilerle, hem keyifli zaman geçirip hem de işlerinizi zamanında tamamlayabilirsiniz. İşte bazı Verimlilik İpuçları:

    • Erken Başlayın: Güne erken başlamak, gününüzü daha verimli geçirmenizi sağlar.
    • Plan Yapın: Haftalık planlar oluşturun. Bu, önceliklerinizi belirlemenize yardımcı olur.
    • Ara Verin: Düzenli aralar vermek, zihinsel yorgunluğu azaltır ve motivasyonunuzu arttırır.
    • Zaman Bloklama Yöntemi: Belirli zaman dilimlerini belirli aktiviteler için ayırarak odaklanmanızı artırın.

    Bu stratejileri uygulayarak yazın tadını çıkarabilir, aynı zamanda Verimlilik İpuçları ile üretkenliğinizi yükseltebilirsiniz.

    Enerji Düzeylerini Artırmanın Yöntemleri

    Yaz mevsiminde enerji düzeyinizi artırmak, günlük aktivitelerinizi daha verimli hale getirir. İşte Verimlilik İpuçları ile enerji seviyenizi yükseltmenin yolları:

    • Düzenli Egzersiz: Günde en az 30 dakika fiziksel aktivite yaparak enerji seviyenizi artırabilirsiniz.
    • Doğru Beslenme: Bol su içmek ve sebze-meyve tüketmek, enerjinizi yükseltir.
    • Yeterli Uyku: Her gece 7-8 saat uyumak, vücudunuzun dinlenmesini sağlar.
    • Ara Vermek: Uzun süreli çalışmalarda kısa molalar vermek, zihinsel tazelenme sağlar.

    Bu Verimlilik İpuçları ile yaz mevsiminde enerjinizi yükseltebilir, keyifli bir yaşam sürdürebilirsiniz.

    Keyifli ve Verimli Bir Yaz İçin Öneriler

    Yaz mevsiminde hem eğlenceli hem de verimli bir dönemi geçirebilmek için bazı stratejilere ihtiyacınız var. İşte bu noktada işinize yarayacak Verimlilik İpuçları:

    • Planlı Olun: Günlük programınızı oluşturun. Böylece zamanınızı daha etkili kullanabilirsiniz.
    • Dinlenme Aralıkları: Çalışma sürelerinizi sık sık bölmeyin. Pomodoro tekniğiyle çalışma ve dinlenme döngüleri oluşturun.
    • Aktif Kalın: Yaz sporlarıyla enerjinizi artırın. Egzersiz ruh halinizi yükseltirken verimliliğinizi de artırır.
    • Sosyal Etkileşimler: Arkadaşlarınızla zaman geçirin. Sosyal etkileşim, motivasyonunuzu artırabilir.

    Bu Verimlilik İpuçları sayesinde yaz aylarınızı hem keyifli hem de verimli hale getirin!

  • Açık Hava Etkinlikleri Önerileri

    Açık Hava Etkinlikleri Önerileri

    Yaz, bebeklerin gelişimi için eşsiz fırsatlar sunar. Sıcak havalar, açık hava etkinlikleriyle birlikte bebeklerin fiziksel gelişimlerine katkıda bulunur. Özellikle doğayla etkileşim, hem zihinsel hem de motor becerilerinin gelişimine yardımcı olur. Bu yazıda, bebek gelişimi açık hava etkinlikleri önerileriyle, yaz mevsiminin sağladığı avantajları keşfedeceğiz. Böylece, bebeklerin keyifli ve sağlıklı bir yaz geçirmelerini sağlayacak etkinliklere odaklanacağız.

    Yaz Mevsiminde Bebek Gelişimi için Faydaları

    Yaz mevsimi, bebeklerin gelişimi açısından birçok avantaj sunar. Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri ile bu faydaları daha da artırmak mümkündür. İşte yaz aylarının bebek gelişimine sağladığı bazı faydalar:

    • Güneş Işığı Alımı: Güneş ışığı, D vitamini üretimi için gereklidir. Bu vitamin, kemik gelişimi için önemlidir.
    • Fiziksel Aktivite İmkanları: Açık havada yapılan etkinlikler, bebeklerin motor becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.
    • Sosyal Etkileşim: Diğer çocuklarla bir araya gelmek, sosyal becerilerini geliştirmelerine katkı sağlar.
    • Doğayla Bağlantı: Doğada geçirilen zaman, bebeklerin çevrelerini keşfetmelerine ve öğrenmelerine fırsat tanır.

    Bu nedenlerle, yaz mevsimi bebek gelişimi için oldukça faydalıdır ve Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri bu süreçte önemli bir rol oynar.

    Açık Hava Etkinlikleri ile Fiziksel Aktivite

    Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri, fiziksel aktivite açısından oldukça faydalıdır. Dışarıda geçirilen zaman, bebeklerin motor becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. İşte bu tür etkinliklerin sağladığı bazı önemli faydalar:

    • Kas Gelişimi: Dış mekan oyunları, bebeklerin kaslarını güçlendirir.
    • Dengeli Yürüme: Açık alanda yürüyüş yapmak, denge ve koordinasyonu geliştirir.
    • Sosyal Beceriler: Diğer çocuklarla etkileşim, sosyal becerilerin hızla gelişmesini sağlar.

    Ayrıca, bebekler açık havada oynarken yeni nesneleri keşfederek çevreleriyle etkileşim kurarlar. Bu sayede, Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri, hem fiziksel hem de zihinsel gelişim için kritik öneme sahiptir.

    Doğa ile Etkileşimin Önemi

    Doğa, bebeklerin gelişimine büyük katkılarda bulunur. Özellikle Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri sayesinde doğru fiziksel ve duygusal gelişim sağlanabilir. İşte doğayla etkileşimin önemi:

    • Duyusal Gelişim: Doğadaki renkler, sesler ve kokular, bebeklerin duyusal algılarını geliştirir.
    • Motor Beceriler: Yürüyüş, zıplama gibi aktiviteler bebeğin motor becerilerini güçlendirir.
    • Sosyal İlişkiler: Diğer çocuklarla oynayarak sosyalleşme becerileri artar.

    Sonuç olarak, Bebek Gelişimi Açık Hava Etkinlikleri doğayla etkileşimi teşvik ederek, bebeklerin hem fiziksel hem de duygusal gelişimini destekler. Doğayla iç içe geçen bir yaz mevsimi, bebeklerin mutluluğunu artırır.

  • Bağlanma Korkusu

    Bağlanma Korkusu

    Bağlanma korkusu;

    Çağan Irmak’ın müthiş ses getiren filmini hatırlıyorsunuz değil mi? Issız Adam…

    Yarım kalmış bir aşk hikayesini anlatıyordu. Seyreden herkesi çok etkilemişti o film, kadınlar ağlayarak çıkıyor, erkekler “ ben o filme gitmesem “ diye kaçıyordu. Çünkü bu film, bir aşk hikayesinin, tarafların birbirini sevmediği için değil , kadın ve erkeğin korkuları yüzünden nasıl sona erdiğini anlatıyordu.

    Duygularını göstermekte zorlanan, hiçbir ilişkiye bağlanmak istemeyen , korkan bir Issız Adam vardı karşımızda. Kendine kurduğu bir dünyanın içinde yaşayan, yalnız , oradan oraya savrulan , kısa süreli hazlarla mutlu olmaya çalışan… Her ne kadar bağlanmaktan korksa da , doğum günü pastası için ortadan kaybolan çalışanlarını göremeyince bağlandıklarını kaybetmekten ne kadar çok korktuğunu o an hissetti.

    Çağan Irmak filmin merkezine bağlanma korkusunu yerleştirmişti. Herkesin hayatında yarım kalmış aşklar , ilişkiler vardır. Bu yarım kalmış aşkların temelinde sevgisizlik değil, korkular , kaygılar vardır. Dile gelmemiş, söylenememiş pek çok korku, kaygı tüketir ilişkileri. Zihinler hep geriye gider. Geçmişteki sevgili unutulmaz, her mutsuzlukta, her kalp sızısında geçmiş hatırlanır.

    İlişkilerde Bağlanma Nedir?

    Bağlanma; sevmek, içe bağlı olmaktır. Bağlılığın oluşması için kişinin özgür iradesi önemlidir. Ayrılmaktan korktuğu için değil ya da karşı tarafın kendini ilişkide tutmaya zorlamasından değil, kalmayı kendi iradesi ile seçmesidir. Flört etme, nişanlı olma ya da evli olma bir kişinin bağlı olduğunu göstermez.

    Bağlanma ihtiyacı beraberinde korkuları da getirir. Bir şeyin varlığı sizi ne kadar mutlu hissettirir ise yokluğu ya da yok olma ihtimali de o kadar kaygılandırır ve korkutur. Bilinç altı bir süreçle “Üzüleceğim “ diye geri çekilir , kaçar. Bu korku hayata, aileye, işe, genel insan ilişkilerine dair olabileceği gibi kişinin duygusal ilişkilerinde de söz konusu olabilir.

    Bağlanma korkusunun temellerinde;

    Terk Edilme Korkusu: Terk edilme korkusu yaşayan kişilerin geçmişlerinde bu korkuyu doğuracak temel olaylar vardır. Ailesi ile ilgili, özellikle de annesiyle ilgili böyle bir deneyim yaşamış olma ihtimali daha fazladır. Küçük yaşlarda yaşanan bu deneyim her defasında aynı şeyi yaşayacakmış gibi korku hissettirir.

    Acı Çekme Korkusu: Küçük yaşlarda annesinden ayrılmak zorunda kalan ya da güvensiz bir ortamda bulunmuş acı çekmiş kişiler bir daha aynı acıyı yaşamamak için savunma mekanizması geliştirirler. Bilinç altına bastırdığı bu duygudan kaçmak için çeşitli davranışlar sergilerler. Karşı tarafa kendini değersiz, yetersiz, sevilmiyormuş gibi hissettirirler.

    Kültürümüzde çocuğu sütten kesmek için annesinden uzaklaştırır, başka bir yere götürüler. Oysa ki henüz meme dönemindeki bir çocuğu annesinden bir hafta- bir ay ayrı tutmak son derece sakıncalıdır. Bu durum çocukta derin acı ve güvensizlik oluşturur. Anne geri döndüğünde ise artık çocuk hiçbir zaman eskisi gibi aynı güveni duymaz ve bağlanmaz.

    Ayrılamama, Özgürlüğünü Yitirme Korkusu: Ayrılamama korkusu ilişkiye bağlanma korkusunu açığa çıkarır. Genellikle kendilerine güveni düşük kişilerdir ve reddedilmekten korktukları için kendi istedikleri kişiler yerine kendini beğenen kişiler ile birlikte olurlar. Ancak bu durumda her ne kadar kendilerini güvende hissetseler de eşlerine yoğun duygular besleyemezler. Eşlerini zayıf, güçsüz , eksik bulsalar da gerçek duygularını söyleyemezler ve terk edilmekten korkarlar.

    Bağlanma korkusu yaşayan kişilerin çoğu bu korkularının farkında değildir. Ancak kişi fark ederse bu konuşulur ve ilişki içinde çözümlenir.

    Örneğin;

    Evliliklerinin 12. yılında terapiye başvuran bir çift, son 3 yıldır çok kavga ettiklerini, ilişkilerinin düzelebileceğine dair umutlarını yitirdiklerini, son çare avukattan önce terapiste geldiklerini söylemişlerdi. Erkeğe göre eşi çok kıskanç, dayanılmaz derecede sorgulayan, bulduğu her açıkta olay çıkaran, çok söylenen, yıpratıcı bir kadındı. Kadına göre ise eşi; sorumsuz, evin bütün yükünü kadına yıkan, kendi başına planlar yapıp, sadece eğlenceye para harcayan, güvenilmez bir adamdı.

    Bireysel ve evlilik öykülerini aldığımızda; Erkeğin evliliğin gündelik sorumluklarını almak istememesinin nedeni ebedi çocuk, genç kalmak istemesi olduğu anlaşılıyordu. Çünkü eğer “ eş” ya da” baba “ kimliklerini üstlenirse içinde dayanılmaz bir öfke ve  sıkıntı oluşuyordu. Öfkelenmemek için her türlü sorumluktan kaçıyor; kaçamadığı zaman da zarar vererek patlıyordu. Karısına duyduğu öfkeyi  onu sosyal ortamlarda yalnız bırakarak, pasif şekilde ifade ediyordu. Karısı  bu izolasyon duygusunu reddedilmişlik olarak algılıyor ve eşini sert bir dille eleştiriyordu. Bu sözel saldırıya karşı adam atağa geçiyor  ve bazen fiziksel şiddet uyguluyor bazen de evi terk etmekle tehdit ediyordu.

    Erkek Kaçınan bir bağlanma stiline sahip yani bağlanmaktan korkuyordu.

    Kadın ise doğduğu andan itibaren aileyi birleştiren bir arada tutan bir görev üstlenmişti. Annesi, babası, ablası hep ona güvenmiş, ailenin bütün sorunlarını yüklenen ve çözen bir kadın olup çıkmıştı. Hayırlı evlat, hayırlı anne olma yükü, kendi ihtiyaçlarını hep ikinci plana atmasına ve içinde biriktirdiği sıkıntıları paylaşamamasına sebep oluyordu. Kendini kurban rolüne koymuştu ve hep “muhtaç olunan”  kişiydi. Sonuçta evlenince de eşine ; ailesine yaptığı gibi annelik yapıyordu ve koşulsuz destek sağlayarak bir gün eşinin de onun ihtiyaçlarını fark edip, gidereceğini düşünüyordu. Her ne kadar şikayet etse de parayı, güç ve kontrolü elinde tutuyordu ve eşim bensiz  yapamaz diyordu.

    Kadın Kaygılı Bağlanma stiline sahipti. Kendine olan güvensizliğini eşine dayandırıyor ve  çaresiz, kurban rolünü sürdürüyordu.

    Bu çiftin terapilerinin en önemli aşaması kendilerini ve geçmiş bağlanma stillerinin evliliklerini nasıl olumsuz etkilediğini keşfetmeleriydi. Bundan sonraki adım ise artık keşfedilenleri kabul etmek ve sağlıklı bağlanma stiline doğru geçiş yapmaya çalışmak…

    Ülkemizde yapılan bir araştırmada ; toplumun yaklaşık %38 i Güvenli, %48,5 kaygılı , %13,5 ise kaçınan, güvensiz bağlanma stiline sahip olduğu tespit edilmiş.

    Aynı araştırmada; her iki bireyin de kaçınan, güvensiz bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerin sık görüldüğünü göstermekte. Ancak bu durum çiftleri mutsuz etse de , evlilikleri kötü bile gitse ; boşanmak yerine, evliliği sürdürdükleri  anlamını taşımakta.

    Evlilik uyumu ve doyumu açısından bakıldığında; her iki çiftin de Güvenli Bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerin daha uyumlu ve doyumlu yaşanma ihtimali çok yüksek.

    Kadının Güvenli bağlanma stiline sahip olduğu, erkeğin ise Kaygılı bağlanma stiline sahip olduğu evliliklerde ise anlaşma daha iyi  , toplumsal dengeler açısından her ne kadar sıkıntı yaşansa da sürdürülebilir bir evlilik yapısı vardır.

    Erkeğin Güvenli, kadının ise Kaygılı bağlanma stiline sahip olması, aşırı güvensizlik ve kıskançlıkları evliliğin kalitesini düşürmekte ,  kavgaların sık yaşanmasına sebep olmaktadır.

    Bağlanma stilinizi biliyor musunuz?

    GÜVENLİ BAĞLANMA:

    1. Eşlerine kolaylıkla yaklaşırlar ve bağlı olmaktan mutludurlar
    2. Terk edilme ya da yakınlaşma kaygıları yoktur
    3. Uzun süreli ilişkiler kurarlar, bunun sonucu yaşanan cinsellikten hoşlanırlar
    4. Hem kendilerine hem de başkalarına saygıları yüksektir
    5. Stres altında sosyal destek ararlar
    6. Kendi duygularını açmaktan ve kendilerine açılmasından hoşlanırlar
    7. İlişkilerde olumlu, iyimser, yapıcı tutum sergilerler
    8. Daha az hastalanır ve ölümden daha az korkarlar
    9. Eşlerine karşı empatik ve affedicidirler

    KAYGILI  BAĞLANMA 

    1. Eşlerine fazla yakınlaşır, iç içe yaşamak isterler
    2. Terk edilme korkuları çok yüksektir
    3. İlişkilerini derin ancak kısa süreli yaşarlar
    4. Beklentilerinin hep karşılanmadığı hissederler ve doyumsuzluk yaşarlar
    5. Kayıp ya da ayrılık sonrası yoğun acı yaşar ve depresyona girerler
    6. Kendilik saygıları değişkendir
    7. Cinselliği yaşamak yerine sarılıp uyumak isterler
    8. Çeşitli alanlarda başarı hayalleri kurar ancak çaba göstermezler
    9. Eşlerine karşı kıskanç ve güvensizdirler

    KAÇINAN BAĞLANMA:

    1. Eşlerine güven duymazlar
    2. Başkalarının kendilerine bağlanma duygusu gerginlik yaratır
    3. İlişkilerine sınırlı yatırım yaparlar
    4. Çok kişi ile aşksız cinsel ilişki yaşarlar
    5. Her türlü yeniliğe ve yeni bilgiye kapalıdırlar
    6. Stres altında yalnız kalmayı tercih ederler , çevrelerinde bulunan stresli kişilerden uzaklaşırlar
    7. Her türlü sosyal ilişkiyi sıkıcı ve gereksiz bulurlar ( Aslında reddedilmekten korkarlar )
    8. Kendi düşünce ve duygularını açmazlar, başkalarının açmasından da rahatsızlık duyarlar
    9. İlişkilerini hep olumsuz hatırlarlar

    KAYNAK: Dr. Obengül Ejder

  • Mevsim Sebzeleriyle Sağlıklı Tarifler

    Mevsim Sebzeleriyle Sağlıklı Tarifler

    Yaz mevsimi, sağlıklı yaşam için bir fırsat sunuyor. Özellikle mevsim sebzeleri, zengin besin içeriğiyle dikkat çekiyor. Bu dönemde, taze sebzeleri kullanarak lezzetli ve besleyici tarifler hazırlamak oldukça kolaydır. Mevsim sebzeleri, hem vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılar hem de yaz aylarında serinletici etkisiyle öne çıkar. Ayrıca, doğru beslenme alışkanlıkları ile yazın tadını çıkarmak mümkün. Bu yazıda, yaz mevsiminin sağlıklı sebzeleri ve bu sebzelerle yapabileceğiniz tarif önerileri üzerine odaklanacağız.

    Yaz Mevsiminin Sağlıklı Sebzeleri

    Yaz mevsiminde taze ve lezzetli Mevsim Sebzeleri, sağlıklı beslenmenin anahtarını oluşturur. İşte bu dönemde tüketilebilecek bazı sebzeler:

    • Domates: Vitamin C ve antioksidanlar açısından zengindir.
    • Salatalık: Su oranı yüksek olduğu için ferahlatıcıdır.
    • Biber: Çeşitli renkleriyle sağlıklı atıştırmalıklar oluşturur.
    • Kabak: Düşük kalorisiyle diyet dostudur.

    Bu sebzeler, salatalarda Mevsim Sebzeleri olarak sade tüketimin yanı sıra, pişirilerek de kullanılır. Ayrıca, yaz mevsiminde sebzelerin tazeliği ve besin değerleri en yüksek seviyededir. Bu nedenle, mevsimine uygun sebzelerle beslenmek, sağlığınıza olumlu katkılar sağlar.

    Mevsimsel Tarife Önerileri

    Yaz aylarında beslenmenizde mevsim sebzeleri kullanarak sağlıklı tarifler hazırlamak oldukça kolaydır. İşte lezzetli ve besleyici birkaç öneri:

    • Sebze Salatası:
      • Domates, salatalık, biber ve yeşil soğan gibi mevsim sebzeleriyle dolu bir salata hazırlayın.
      • 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve limon suyu ekleyin.
    • Zeytinyağlı Enginar:
      • Taze enginarları zeytinyağı, limon ve sarımsakla pişirin.
      • Yanında yoğurtla servis edin.
    • Kabak Mücveri:
      • Rendelenmiş kabak, yumurta ve unla karıştırarak hafif bir mücver yapın.
      • Kızartmadan fırında pişirmek sağlığa daha faydalıdır.

    Bu tarifler, hem lezzetli hem de sağlıklı bir yaz menüsü sunar. Unutmayın, mevsim sebzeleri en taze ve besleyici haliyle sağlığınıza katkıda bulunur!

    Beslenmede Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Yaz mevsiminde, Mevsim Sebzeleri ile beslenmek oldukça avantajlıdır. Ancak, sağlıklı bir diyet oluştururken birkaç önemli noktaya dikkat etmeliyiz:

    • Mevsim Sebzeleri’ni Tercih Edin: Taze ve yerel sebzeler tüketmek, hem vitamin hem de mineral açısından zengin bir beslenme sağlar.
    • Dengeli Porsiyonlar: Her öğünde farklı sebzeleri bulundurarak, dengeli bir beslenme düzeni oluşturmalısınız.
    • Yeterli Su Tüketimi: Yaz aylarında sıvı kaybını önlemek için su tüketimine dikkat edin.
    • Farklı Pişirme Yöntemleri: Sebzeleri buharda pişirme, ızgara veya çiğ tüketme gibi yöntemlerle lezzetini artırabilirsiniz.

    Bu önerilere uyarak, yaz mevsiminin tadını çıkarırken sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanabilirsiniz.

  • Mindfulness: Anı Yaşamanın Pratik Yolları

    Mindfulness: Anı Yaşamanın Pratik Yolları

    Yaz mevsimi, hayatın yoğun temposunda kaybolmamıza neden olabilir. Ancak, “Mindfulness” yani dikkati anı yaşamak, bu dönemde zihinsel ve fiziksel sağlığımızı korumanın önemli bir yolu. Bu yazıda, yaz sıcağında kendinizi daha iyi hissetmek için uygulayabileceğiniz mindfulness yöntemlerini keşfedeceğiz. Dikkatinizi şimdiye odaklamanın faydalarını anlamak ve pratik yollarla bu farkındalığı artırmak, yaşam kalitenizi yükseltecektir.

    Mindfulness Nedir ve Neden Önemlidir?

    Mindfulness, yani “farkındalık”, mevcut anı bilinçli bir şekilde yaşama pratiğidir. Bu kavram, zihinsel ve duygusal sağlığı geliştirmenin yanı sıra, stresle başa çıkmada da etkili bir yöntemdir. İşte Mindfulness’ın önemini vurgulayan bazı noktalar:

    • Zihinsel Sağlık: Farkındalık, kaygı ve depresyon seviyelerini azaltır.
    • Duygusal Denge: Duygularınızı anlamanıza ve yönetmenize yardımcı olur.
    • Stres Yönetimi: Günlük yaşamın getirdiği stresi azaltır ve anı daha huzurlu yaşamanızı sağlar.

    Sonuç olarak, Mindfulness, hem zihinsel hem de duygusal sağlığınıza katkıda bulunur. Anı yaşamak, yaşam kalitenizi artırır ve daha tatmin edici bir yaşam sürmenize olanak tanır.

    Yaz Sıcağında Mindfulness Uygulamaları

    Yaz sıcağında Mindfulness uygulamak, hem ruh halinizi iyileştirir hem de stresle baş etmenize yardımcı olur. İşte yazın uygulayabileceğiniz pratik Mindfulness yöntemleri:

    • Doğa Yürüyüşleri: Dışarıda yürürken, çevrenizdeki sesleri ve kokuları dikkatle dinleyin. Bu, zihin sağlığınızı güçlendirir.
    • Meditasyon: Sıcak havalarda gölgede veya serin bir yerde kısa meditasyon seansları yaparak zihninizi boşaltabilirsiniz.
    • Nefes Egzersizleri: Derin nefes alarak bedeninizi gevşetin ve anın tadını çıkarın. Bu, stresle baş etmenize yardımcı olur.
    • Su Terapisi: Havuzda veya denizde yüzmek, zihninizi sakinleştirir ve bedeninize enerji katar.

    Bu uygulamalarla yazın sıcak günlerinde Mindfulness‘ı kolayca hayatınıza entegre edebilirsiniz.

    Anı Yaşamanın Pratik Yöntemleri

    Yaz sıcağında Mindfulness uygulamak, anı yaşamanın en etkili yollarından biridir. İşte bunu yapmanın pratik yöntemleri:

    • Nefes Egzersizleri: Derin ve yavaş nefes alarak zihni sakinleştirin. Bu, mevcut ana odaklanmanıza yardımcı olur.
    • Doğa Yürüyüşleri: Yeşil alanlarda yürüyüş yapmak, doğanın güzelliklerini fark etmenize ve anı daha fazla hissetmenize olanak tanır.
    • Meditasyon: Günde birkaç dakika meditasyon yaparak, zihinsel berraklık ve huzur elde edebilirsiniz.
    • Farkındalık Günlüğü: Günlük yaşantınızda sizi etkileyen anları yazın, böylece duygularınızı keşfedin.

    Bu pratik yöntemler ile Mindfulness deneyiminizi güçlendirebilir ve yaz sıcağının tadını çıkarabilirsiniz. Unutmayın, anı yaşamak, ruh sağlığınıza da büyük katkı sağlar!

  • Canlı ve Parlak Saçlar

    Canlı ve Parlak Saçlar

    Yaz aylarında sıcak havanın etkisiyle saçlarımız kuruyabilir ve cansızlaşabilir. Bu süreçte, saç bakımı yaz sezonunda daha da önem kazanır. Canlı ve parlak saçlara sahip olmak için doğru uygulamalar ve ürünler seçmek gereklidir. Özellikle nemlendirici ve besleyici içerikler, saçlarımızın sağlığını korur. Ayrıca, güneşten ve deniz suyundan koruma yöntemleri, saç bakım rutininizin vazgeçilmez parçaları olmalıdır. Bu şekilde, yaz boyunca ışıltılı ve sağlıklı saçlara sahip olabilirsiniz.

    Yaz Sıcaklarında Saç Bakımının Önemi

    Yaz aylarında sıcak hava saç sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, saç bakımı yaz döneminde özellikle önem kazanır. Özellikle UV ışınları ve nem kaybı, saçların kurumasına ve matlaşmasına neden olabilir. Saç bakımını ihmal etmemek için aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekmektedir:

    • Güneş Koruması: Saç spreyleri veya şapkalar kullanarak UV ışınlarından koruyun.
    • Nemlendirme: Saç maskeleri ve serumlar ile saçınızı düzenli olarak nemlendirin.
    • Şampuan ve Saç Kremi Seçimi: Yaz aylarına özel, hafif formüllü ürünler tercih edin.

    Unutmayın, doğru bakım ile saçlarınız yazın canlı ve parlak kalabilir. Saç bakımı yaz süresince düzenli ve özenli yapmak, sağlıklı görünüm için kritiktir.

    Canlı ve Parlak Saçlar İçin Uygulamalar

    Yaz sıcağında saçlarınızı canlı ve parlak tutmak için birkaç basit yöntem uygulayabilirsiniz. İşte saç bakımı yaz sezonunda dikkat etmeniz gereken önemli noktalar:

    • Saç Maskeleri: Haftada bir kez besleyici saç maskesi kullanın. Avokado, zeytinyağı veya hindistancevizi yağı gibi doğal malzemeler tercih edin.
    • Isıdan Kaçının: Saç kurutma makinesi ve maşa gibi aletleri mümkün olduğunca az kullanın. Doğal kuruma en iyi seçenektir.
    • Bol Su Tüketimi: Susuz kalan saçlar mat görünebilir. Günde en az 2 litre su içmeye özen gösterin.
    • UV Koruma: Saçınıza güneşten koruyucu spreyler uygulayarak zararlı UV ışınlarından koruyun.

    Bu uygulamalar, saç bakımı yaz döneminde saçlarınızın hem sağlıklı hem de göz alıcı görünmesini sağlayacak. Unutmayın ki, düzenli bakım şart!

    Doğru Ürün Seçimi ve Kullanım İpuçları

    Yaz aylarında saç bakımı yaz sürecinde doğru ürün seçimi oldukça önemlidir. Saç tipinize uygun ürünler kullanmak, saçlarınızın sağlığını korur. İşte, saç bakımında dikkat etmeniz gereken bazı ipuçları:

    • Şampuan ve Saç Kremi: Sülfat içermeyen ürünler tercih edin. Bu sayede saçlarınızın doğal yağ dengesini koruyabilirsiniz.
    • Saç Maskeleri: Haftada en az bir kez besleyici saç maskesi kullanın. Özellikle sıcak yaz günlerinde nemlendirici içerikler tercih edin.
    • Isıdan Koruyucu Spreyler: Saç kurutma makinesi ve düzleştirici kullanmadan önce, ısıdan koruyucu ürünler uygulayın. Bu, saçlarınızın yanmasını önler.

    Bu ipuçlarını uygulayarak, yaz aylarında canlı ve parlak saçlara sahip olabilirsiniz. Unutmayın, doğru ürünler ile saç bakımı yaz mevsiminde daha da etkili hale gelir.