Yazar: Sena Bilgiç

  • Hamilelikte Ağız Mikrobiyomu ve Ruh Sağlığı – Bu Bağlantıyı Biliyor muydunuz?

    Hamilelikte Ağız Mikrobiyomu ve Ruh Sağlığı – Bu Bağlantıyı Biliyor muydunuz?

    Hamilelik, bir kadının hayatındaki en heyecan verici ama aynı zamanda en zorlu dönemlerden biri olabilir. Bu süreçte stres, kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal durumlar, sadece annenin değil, bebeğin sağlığını da etkileyebilir. Son araştırmalar, bu ruhsal durumların sadece beyindeki kimyasallarla değil, ağız mikrobiyomumuzdaki (ağzımızda yaşayan bakteriler ve diğer mikroorganizmalar) değişikliklerle de bağlantılı olabileceğini gösteriyor.

    Ağız mikrobiyomu genelde diş sağlığıyla ilişkilendirilir. Ancak, 2024 yılında yapılan bir çalışmada bilim insanları ağız mikroplarının beyin işlevlerini ve ruh sağlığını etkileyebileceğini keşfettiler. Peki, bu nasıl mümkün olabilir?

    Olası Mekanizmalar:

    •      Stresle ilişkili ağız kaynaklı iltihapların beyne ulaşması.

    •      Ağız mikroplarının merkezi sinir sistemi için önemli nörotransmitterlerin üretimini etkilemesi.

    •      Stresle değişen ağız mikrobiyomlarının bağırsaklara geçerek beyni dolaylı olarak etkilemesi.

    Yeni bir çalışmada, hamileliğin ikinci trimesterinde olan kadınlardan alınan tükürük örnekleri analiz edildi. Katılımcıların stres, kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu belirtileri değerlendirildi. Sonuçlar oldukça dikkat çekiciydi:

    1.   Mikrobiyal Çeşitlilik: Yüksek kaygı ve depresyon belirtileri olan kadınların ağız mikrobiyomunda daha fazla çeşitlilik (farklı bakteri türlerinin zenginliği) görüldü.

    2.   Mikrobiyomun Yapısındaki Değişiklikler: Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri yüksek olan kadınlarda mikrobiyomun genel yapısı değişmişti.

    3.   Ruhsal Duruma Özgü Değişiklikler: Stres, kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi farklı ruhsal durumlar, ağız mikrobiyomunda birbirinden farklı değişikliklere neden oluyordu.

    Bu bulgular, ağız mikrobiyomunun hamilelikte ruh sağlığı üzerinde ne kadar önemli bir rol oynayabileceğini ilk kez ortaya koydu.

    Neden Ağız Mikrobiyomu Bağırsak Mikrobiyomundan Farklı?

    Bağırsak mikrobiyomu uzun süredir ruh sağlığı ile ilişkilendiriliyor. Ancak ağız mikrobiyomu, bağırsak mikrobiyomuna göre daha özgün etkiler gösteriyor. Ağızdaki mikroorganizmaların doğrudan beyne ulaşabilmesi veya stresle doğrudan değişime uğrayabilmesi, bu farkın temel nedenlerinden biri olabilir.

    Anne Sağlığı İçin Uygulanabilir Öneriler

    Bu araştırma, hamile kadınların ağız mikrobiyomunu iyileştirmek için yeni yaklaşımların önünü açıyor. İşte bazı pratik öneriler:

    Probiotik Kullanımı

    Daha önce bağırsak mikrobiyomunun probiyotik tedavilerle hedef alınarak anne ruh sağlığını iyileştirdiği gösterilmişti. Benzer şekilde, ağız mikrobiyomunu hedef alan yaklaşımlar geliştirilebilir.

    Ağız mikrobiyomunu dengeleyen probiyotikler, yüksek stres ve zayıf ruh sağlığı yaşayan annelere fayda sağlayabilir.

    Diyet ve Oral Sağlık Tavsiyeleri:

    •      Anne adaylarının ağız mikrobiyomunu desteklemek için özel diyetler önerilebilir.

    •      Ağız sağlığını iyileştirmeye yönelik öneriler (düzenli diş fırçalama, ağız gargarası kullanımı vb.) stresi azaltmaya ve ruh sağlığını desteklemeye katkı sağlayabilir.

    Profesyonel Destek

    Hamilelikte ruhsal sağlığı desteklemek için ağız sağlığı uzmanlarına danışmak ve mikrobiyom dostu diş ürünlerini kullanmak iyi bir başlangıç olabilir.

    Bu çalışma, ağız sağlığının hamilelikte sadece fiziksel sağlık için değil, ruhsal sağlık için de kritik olduğunu gösteriyor. Anne adayları için ağız mikrobiyomuna dikkat etmek, stres ve ruhsal durumlarla başa çıkmada yeni bir yol olabilir. Sağlıklı bir ağız, hem annenin hem de bebeğin gelecekteki sağlığına katkıda bulunabilir.

    Kaynakça

    Alex, A. M., Levendosky, A. A., Bogat, G. A., & others. (2024). Stress and mental health symptoms in early pregnancy are associated with the oral microbiome. BMJ Mental Health, 27, e301100. https://doi.org/10.1136/bmjment-2023-301100

  • RSV Virüsü Hakkında Bunları Biliyor Muydunuz?

    RSV Virüsü Hakkında Bunları Biliyor Muydunuz?

    Bebeklerimizin sağlığı her anne için en önemli önceliklerden biridir. Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz gibi solunum sinsityal virüsü (RSV), bebekler ve küçük çocuklar için ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilen bir virüstür. Bu konuda bilinçlenerek bebeklerimizi daha iyi koruyabileceğimiz için bu yazımızda bilimsel araştırmalara dayalı bilgilerle RSV’yi anlamanıza ve bebeğinizi nasıl koruyacağınızı öğrenmenize yardımcı olacağız.

    RSV Nedir?

    RSV, özellikle bebeklerde bronşiolit ve zatürree gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarının en yaygın nedenidir. Araştırmalara göre, tüm bebeklerin %90’ı iki yaşına kadar RSV ile enfekte olur ve bu vakaların %40’ında alt solunum yolu enfeksiyonları gelişir (Baraldi ve diğerleri, 2022). Görüldüğü gibi RSV oldukça yaygındır ve ciddi hastalıklara neden olabileceği gibi, çoğu zaman hafif soğuk algınlığı belirtileriyle de kendini gösterebilir.

    RSV’nin Bebekler Üzerindeki Etkisi

    Her yıl dünya çapında RSV nedeniyle 3 milyon çocuk hastaneye yatırılmaktadır. Bebeklerin %75’i önceden bilinen herhangi bir sağlık sorunu olmamasına rağmen RSV kaynaklı hastaneye yatmaktadır (Baraldi ve diğerleri, 2022; Esposito ve diğerleri, 2022). Bu oranlar sizi korkutmanın aksine bunlarla karşı karşıya gelirseniz ne kadar yaygın olduğunu hatırlatabilir.

    Doğum Ayı ve RSV Riski

    İlginç bir bilimsel araştırmada bebeğin doğduğu ayın RSV riskini etkileyebileceğini ortaya koymuştur.

    • Ekim-Aralık aylarında doğan bebekler, RSV sezonuna çok küçük yaşta girdikleri için daha savunmasızdır ve ciddi enfeksiyon ve hastaneye yatma riski daha yüksek olabilir.
    • Mayıs-Eylül aylarında doğan bebeklerin ilk RSV sezonunda hastalanma riski daha yüksektir ancak ilk maruz kaldıklarında genellikle daha büyük oldukları için daha hafif belirtiler gösterirler. Yine de RSV’ye karşı oldukça dikkatli olunmalıdır (Gantenberg ve diğerleri, 2024).

    Hastalığın Kasım- Aralık aylarında başlayıp, Ocak-Şubat aylarında zirveye ulaştığını ve Nisan ayı sonunda sona erdiğini göz önüne aldığımızda bu şaşırtıcı olmamalıdır.

    Anne Sütünün Koruyucu Gücü

    Anne sütü, bebeklerin bağışıklığını güçlendiren doğal bir mucizedir. 2000-2021 yılları arasındaki çalışmaları inceleyen geniş kapsamlı bir araştırmaya göre, yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerde RSV enfeksiyonları ve hastaneye yatış oranlarının önemli ölçüde daha düşük olduğu tespit edilmiştir (Mineva ve diğerleri, 2023). Özellikle yaşamın ilk dört ayında sadece anne sütüyle beslenen bebeklerde RSV’ye bağlı ciddi hastalık riskinin belirgin bir şekilde azaldığı bulunmuştur. Anne sütü, bebeklerimiz için “doğanın ilk aşısı” olarak tanımlanabilir.

    Korunma Yöntemleri

    Bilimsel çalışmalar, RSV’ye karşı koruma sağlamak için farklı yaklaşımlar geliştirmektedir. Bunlar arasında anne aşılaması, uzun etkili monoklonal antikorlar ve pediatrik aşılar yer alır:

        1.  Anne Aşılaması: Gebelik sırasında yapılan aşılar, plasenta yoluyla bebeğe antikor transferi sağlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu yöntemin ilk dört ay boyunca RSV enfeksiyonlarını önlemede %70’in üzerinde etkili olmasını hedeflemektedir (Baraldi ve diğerleri, 2022).

        2.  Uzun Etkili Monoklonal Antikorlar: Tek doz uygulanan bu antikor, tüm RSV sezonu boyunca koruma sağlar. Klinik çalışmalarda, bu yöntemle RSV’ye bağlı hastaneye yatışların %83 oranında azaldığı görülmüştür (Esposito ve diğerleri, 2022).

        3.  Hijyen Önlemleri: El yıkama, yüzeylerin temiz tutulması ve kalabalık ortamlardan kaçınma gibi basit önlemler, RSV’nin bulaşmasını önlemede oldukça etkilidir (Baraldi ve diğerleri, 2022).

    Bu yöntemleri doktorunuza danışarak değerlendirebilirsiniz.

    Pozitif Bir Bakış Açısı

    RSV, ciddi bir sağlık sorunu olsa da bu konuda yapılan çalışmalar umut vericidir. Yeni aşılar ve tedaviler sayesinde RSV’ye bağlı hastalık yükü azaltılabilir. Özellikle uzun etkili antikorlar ve anne sütü gibi doğal koruma yöntemleri, bebeklerimiz için güçlü bir savunma oluşturabilir.

    Önemli Hatırlatma

    Bu yazıda sunulan bilgiler, bilimsel araştırmalara dayanmaktadır. Ancak, her bebeğin sağlık durumu farklıdır. Bu nedenle, RSV’ye karşı bir koruma yöntemi seçmeden önce mutlaka bir doktora danışın. Unutmayın, bebeklerimizin sağlığını en iyi şekilde koruyabilmek için uzman tavsiyesi almak her zaman en doğru yaklaşımdır.

    Kaynakça

    Baraldi, E., Checcucci Lisi, G., Costantino, C., Heinrichs, J. H., Manzoni, P., Riccò, M., & Vassilouthis, N. (2022). RSV disease in infants and young children: Can we see a brighter future? Human Vaccines & Immunotherapeutics, 18(4). https://doi.org/10.1080/21645515.2022.2079322

    Esposito, S., Abu Raya, B., Baraldi, E., Flanagan, K., Martinon Torres, F., Tsolia, M., & Zielen, S. (2022). RSV prevention in all infants: Which is the most preferable strategy? Frontiers in Immunology, 13, Article 880368. https://doi.org/10.3389/fimmu.2022.880368

    Gantenberg, J. R., van Aalst, R., Bhuma, M. R., Limone, B., Diakun, D., Smith, D. M., Nelson, C. B., Bengtson, A. M., Chaves, S. S., La Via, W. V., Rizzo, C., Savitz, D. A., & Zullo, A. R. (2024). Risk analysis of respiratory syncytial virus among infants in the United States by birth month. Journal of the Pediatric Infectious Diseases Society, 13(6), 317–327. https://doi.org/10.1093/jpids/piae042

    Mineva, G. M., Purtill, H., Dunne, C. P., & Philip, R. K. (2023). Impact of breastfeeding on the incidence and severity of respiratory syncytial virus (RSV)-associated acute lower respiratory infections in infants: A systematic review highlighting the global relevance of primary prevention. BMJ Global Health, 8, e009693. https://doi.org/10.1136/bmjgh-2022-009693

  • Uyku ve Fiziksel Aktivitenin Erken Doğumda Kritik Önemi

    Uyku ve Fiziksel Aktivitenin Erken Doğumda Kritik Önemi

    Hamilelikte Uyku ve Aktivite Düzeni: Erken Doğumu Önlemede Kritik Bir Faktör

    Biyolojik saatinizdeki düzensizlikler, doğum zamanınızı etkileyebilir ve hem bebeğinizin hem de sizin sağlığınız üzerinde önemli sonuçlara yol açabilir (Hsu, C.-N. & Tain, 2020; Martin-Fairey et al., 2019).

    2023 yılında yapılan bir araştırmada, hamilelik süresince uyku ve aktivite düzenlerinin gebelik sonuçları üzerindeki etkisi derinlemesine incelenmiştir. Araştırma kapsamında 1.083 hamile kadın, gebelikleri boyunca giyilebilir cihazlarla izlenmiş ve toplamda 181.944 saatlik veri toplanmıştır. Bu veriler, bir makine öğrenimi modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Amaç, uyku ve aktivite düzenlerindeki sapmaların erken doğum ve diğer olumsuz gebelik sonuçlarıyla ilişkili olup olmadığını tespit etmekti.

    Araştırmanın Önemli Bulguları

    Araştırmacılar, hamilelikteki doğal ritmi yansıtan bir “biyolojik saat” geliştirmiştir. Bu saate göre, hamilelik sırasında fiziksel aktivite ve uyku düzenlerindeki normal ritimden sapmaların gebelik sonuçlarıyla güçlü bir ilişki içinde olduğu bulunmuştur. Özellikle şu bulgular dikkat çekmiştir:

         1.    Uyku Düzeninin Önemi:

            •  Hamileliğin ilerleyen haftalarında doğal olarak uyku ritminde bozulmalar meydana gelebilir. Model, hamilelik haftasını olduğundan ileri tahmin ettiğinde (daha fazla uyku bozukluğu tespit edildiğinde), erken doğum oranının %144 arttığı görülmüştür.

            •  Buna karşılık, model hamilelik evresini olduğundan geride tahmin ettiğinde (daha az uyku bozukluğu yaşandığında), erken doğum oranının %52 azaldığı belirlenmiştir.

         2.    Aktivite Seviyeleri:

            •  Hamilelikteki son bir haftalık aktivite seviyeleri, kişinin risk grubunda olup olmadığını belirlemede önemli bir gösterge olmuştur.

         3.    Erken Müdahale İmkanı:

            •  Uyku kalitesi veya aktivite düzeyi belirli bir sınırın altına düştüğünde, modelin sağladığı bilgilerle bireylerin risk durumları erken tespit edilebilir ve bu konuda yönlendirme yapılabilir.

    Bu Bulgular Ne Anlama Geliyor?

    Uyku ve fiziksel aktivite düzenlerinin sadece anne ve bebeğin sağlığı için değil, aynı zamanda erken doğum gibi ciddi risklerin önlenmesi açısından da kritik olabilmektedir. Hamilelik sırasında bu düzenlere dikkat etmek, sağlıklı bir gebelik süreci geçirmenize yardımcı olabilir.

    Öneriler

         1.    Uyku ve Aktivite Düzeni: Hamilelik süresince düzenli uyku ve fiziksel aktivite alışkanlıkları geliştirin. Yeterince uyuduğunuzdan ve gün içinde aktif kaldığınızdan emin olun.

         2.    Teknolojiden Yararlanın: Giyilebilir cihazlar gibi teknolojileri kullanarak uyku ve aktivite düzenlerinizi takip etmeyi düşünebilirsiniz. Bu cihazlar, günlük ritminiz hakkında objektif veriler sağlar.

         3.    Sağlık Kontrolleri: Uyku ve fiziksel aktivite alışkanlıklarınızı düzenli olarak doktorunuzla paylaşın. Bu, sağlık uzmanlarının sizin için en iyi tavsiyeleri ve müdahaleleri sunmasına olanak tanır.

    Sonuç olarak;

    Bu çalışma, teknolojinin ve sağlık izleme araçlarının hamilelikte ne kadar etkili bir rol oynayabileceğini gözler önüne seriyor. Düzenli uyku ve fiziksel aktivite alışkanlıkları, yalnızca sağlıklı bir gebelik süreci için değil, aynı zamanda olumsuz gebelik sonuçlarının önlenmesi için de büyük bir fırsat sunuyor. Giyilebilir cihazlar gibi modern araçlardan yararlanarak, hem bebeğinizin hem de kendi sağlığınız için daha bilinçli adımlar atabilirsiniz.

    Kaynakça

    Hsu, C.-N., & Tain, Y.-L. (2020). Light and circadian signaling pathway in pregnancy: Programming of adult health and disease. International Journal of Molecular Sciences, 21(6), 2232. https://doi.org/10.3390/ijms21062232

    Martin-Fairey, C. A., Lee, H., Wang, R., Sun, H., Roenneberg, T., Prasad, A., Jungheim, E. S., & England, S. K. (2019). Pregnancy induces an earlier chronotype in both mice and women. Journal of Biological Rhythms, 34(4), 323–331. https://doi.org/10.1177/0748730419847036

    Ravindra, N. G., Espinosa, C., Berson, É., Phongpreecha, T., Zhao, P., Becker, M., Chang, A. L., Shome, S., Marić, I., De Francesco, D., Mataraso, S., Saarunya, G., Thuraiappah, M., Xue, L., Gaudillière, B., Angst, M. S., Shaw, G. M., Herzog, E. D., Stevenson, D. K., England, S. K., & Aghaeepour, N. (2023). Deep representation learning identifies associations between physical activity and sleep patterns during pregnancy and prematurity. npj Digital Medicine, 6(1), Article 171. https://doi.org/10.1038/s41746-023-00911-x